30 Mart 2013 Cumartesi

Babadağ

Babadağ



BabadağMuğla
Fotoğraf: T.Tarhan



Fethiye’nin 11 kilometre güneydoğusunda kalan Babadağ, yamaç paraşütü sporu için sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli merkezlerinden biri. Yüksekliği 1969 metre olan Babadağ yaz aylarında doğa yürüyüşçülerine de ev sahipliği yapıyor. Dağdaki çeşitli yürüyüş parkurları her yıl binlerce kişiyi çekiyor. Babadağ’ın en önemli ve zorlu parkuru dağın dibindeki sahilden başlayan ve zirvesine kadar uzanan büyük parkur. Atlas dergisinden Turgut Tarhan’ın bütün ayrıntılarıyla yayımladığı patikaları çok özet olarak da olsa yazmaya çalışacağım. Patika mobil telefon vericisinin sağından başlıyor ve toplam on etap içeriyor. Çeşitli zorluklardaki bu on etabın toplam uzunluğu 13 kilometre. Toplam 1.9 kilometre uzunluğa sahip ilk etabın geçiş süresi yaklaşık 40 dakika. Yürüyüşün ikinci etabında 330 metre, üçüncü etabı olan sarnıç etabında da 610 metre yüksekliğe ulaşılıyor. Dördüncü ve beşinci etaplar olan Kozağacı ve Düzlük etaplarından sonra gelen Sapak etabı bir anda 1040 metre rakıma çıkıyor. Ancak bu etap biraz karışık. Bazı noktalardaki taşlık ve çalılıklar ilerlemeyi güçleştiriyor.






BabadağMuğla
Fotoğraf: T.Tarhan



Ayrıca çalılıklar ara sıra da olsa yolun kaybolmasına veya diğer yollarla karışmasına neden oluyor. Bu yüzden daha ileride sıkıntı çekmemek için bu etapta çok dikkatli ilerlemekte fayda var. Yürüyüşün yedinci etabı olan sedir çizgisi 1450 metrelik bir rakıma sahip. Bu etap muhteşem bir sedir ormanının içinden geçiyor. Rotanın eğimi en fazla olan noktası burası. İlk birkaç noktadan sonra eğim tekrar düzeliyor ve sırta doğru ilerlemeye başlanıyor. Sırt hattı parkurun sekizinci etabı. Rakım burada artık 1600 metrenin üzerindedir. Bu etabın geçilmesi bir öncekine göre çok daha kolay. Babadağ’ın en geniş alanı 1720 metre yükseklikteki dokuzuncu etap. Burası yamaç paraşütü kalkış alanı aynı zamanda. Patika burada araç yoluyla birleşiyor. Yürüyüşün onuncu ve son etabı Babadağ’ın zirvesine kadar giden etap. Eğer temiz bir hava varsa muhteşem bir manzara izleyebilirsiniz. Bu on etaplık yürüyüş parkuru aynı zamanda bir tırmanış da yaptırıyor insana. Dağlarda yürürken en azami dikkati göstermek gerektiğini unutmazsanız eğer, Babadağ güzel bir yürüyüş etkinliği sunar size.

Kaz Dağları Parkurları

Kaz Dağları iletişim konaklama yerleri Kaz Dağları resimleri parkur ve yürüyüş yerleri


Kaz Dağları Parkurları ÇanakkaleBalıkesir
Fotoğraf: Gökhan Tan



Ege’nin yakıcı sıcağında bunalanlar için serin mi serin bir kaçış noktası. Öyle ki temmuz ortalarında bile dağın yüksek kesimlerinde ürperdiğinizi hatta üşüdüğünüzü hissedeceksiniz. Yürüyüşleriniz sırasında kanyonlarından akan sularında serinleyebilir, 1400 metre rakımlı Kapıdağ yangın istasyonundan Edremit Körfezi’ne kuşbakışı bakabilir, dağın bağrındaki Yörük köylerinde hoş vakitler geçirebilirsiniz. Kaz Dağları doğal güzelliğinin yanı sıra mitolojik öyküleri, efsaneleriyle de ünlü. Troia Savaşı’nın baş aktörlerinden Paris bu dağda çobanlık yaparmış. Üç Tanrıça ile güzellik konusunda yapmış olduğu seçim halkını büyük bir felakete sürüklemiş. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının da bu bölgede yapıldığı söylenir. Sarıkız efsanesi ise bugün bile dilden dile dolaşıyor. Yürüyüşleriniz sırasında sahilden yukarı doğru tırmandığınızda Kaz Dağları’nın kendine özgü mikroklimatik özelliklerinin hızla kendini gösterdiğini göreceksiniz. Sahilin sıcaklığı yerini serin ve nemli bir havaya bırakıyor. Bu iklim sayesinde bölgede, dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen bitkilere rastlayabilirsiniz. Sarıkız zirvesi bile bölgedeki 32 endemik bitkiden 12’sini barındırıyor.





Kaz Dağları ParkurlarıÇanakkaleBalıkesir
Fotoğraf: Şebnem Eraş



Toplam bitki türü sayısı ise 800 civarında. Bu bitki çeşitliliği sayesinde Kaz Dağları’nın Alpler’den sonra dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip dağları arasında olduğu söyleniyor. Trekking rotalarının bir kısmı serin kanyonlarda yapılırken bir kısmı da dağın yamaçlarından zirveye kadar uzanıyor. Bu kanyonların içinde en rağbet gören Şahin Deresi Kanyonu. Bazı etaplar çok tehlikeli olduğu için rehbersiz girilmesine izin verilmiyor. Milli park içindeki onlarca yürüyüş rotasından benim için dağın doğasını ve dağdaki kültürü en iyi anlatan iki rota var. İlki Çamlıbel köyünden yola çıkılan rota. Kimi zaman düz, kimi zaman da inişli çıkışlı olan bu 10 kilometrelik parkurda Sutüven Şelalesi ve Hasanboğuldu da bulunuyor. Önereceğim ikinci rota ise tam anmalıyla bir dağ yürüyüşü. Dik eğimli çıkışların bulunduğu bu rota daha çok dağ deneyimi olan yürüyüşçülerin tercih etiği bir rota. Tahtakuşlar - Kapaklı - Dumanlı - Tavşanoynağı Sarıkız Tepe parkuru Kaz Dağları’nın en zorlu ama çok zevkli bir parkuru. Eğer kondisyonunuz iyi ise denemenizi tavsiye ederim.

18 Mart 2013 Pazartesi

Kestanbol Antik Taş Ocakları


Neandrea – Kestanbol Antik Taş Ocakları – Ezine (Çanakkale)
Fotoğraf: Y.Güngör



Neandrae antik kenti Çanakkale’nin Ezine ilçesi sınırları içindeki Çığrı Dağı’nın zirvesinde yer alıyor. Bu 2 bin 800 yıllık kentin buraya kurulma nedeni Bozcaada’dan batan güneşin yarattığı muhteşem ışık oyunları değil tabi ki. İlk neden dağın tüm coğrafyaya egemen olması. İkinci neden de Çığrı Dağı’nda büyük su kaynaklarının bulunması. Bölgede birçok yerde su problemi yaşanırken dağda bulunan çeşmelerden su akmaya devam ediyor. Sadece dış surları ayakta olan kent tamamen yıkılmış ve toprak altına gömülmüş durumda. Bu antik kentten granit ocaklarına yürüyüş 3 - 4 saat sürüyor. Yürüyüş için ideal mevsim ilkbahar. Bu mevsimde tarlalar gelincikler sayesinde kıpkırmızı bir palto kuşanıyor. Rotanın teknik hiçbir zorluğu yok. Sabah erken saatlerde araçla Çığrı Dağı’na giderek yürüyüşe buradan başlayabilirsiniz. Tepeden aşağı yumuşak bir eğimle inen rota tarlalardan geçiyor ve Koçali köyü yakınlarındaki antik taş ocaklarında sona eriyor. Köy civarında üç eski taş ocağı var. Bunlardan en önemlisi, içinde 12 metre uzunluğunda ve 170 santimetre çapında yedi adet sütunun bulunduğu ocak.

Gökçeada

gökçeada resimleri gökçeada fotoğrafları gökçeadaya nasıl gidir gökçeada ulaşım


Gökçeada – Çanakkale
Fotoğraf: Y.Güngör



Gökçeada birçok yürüyüş rotası barındırıyor. Tatil için gidenlere önerim sabah erken kalkarak saat 14:00’e kadar yürüyüp, daha sonra plaja gitmeleri. Dereköy - Şeytan Kalesi, Kaleköy - Mavikoy, Şahinkaya Kanyonu ve Marmaros Şelalesi parkurları aklıma ilk gelenler. Benim Gökçeada’daki favorim Marmaros Şelalesi parkuru. Bu parkur için önceden izin almanız gerekecek. Yangın çıkabilir diye yaz aylarında bölgeye giriş yasaklanıyor. Dereköy’ün çıkışında sağa doğru ayrılan yolun girişi bu nedenle çoğunlukla zincirle kapalıdır. Yol boyunca yürürken çam ağaçlarından yayılan koku sizi hiç yalnız bırakmayacak. Kısa bir süre sonra manzaranıza Semadirek Adası da eşlik edecek. Yaklaşık 45 dakikalık bir yürüyüşten sonra sağa doğru açılmış ama yarım bırakılmış çok kötü bir yol çıkacak karşınıza. Yola girin. Yol hemen bitecek ve bir patikaya bağlanacak. Çok fazla kullanılmadığı için bazı bölümleri iyice bozulmuş olan patikayı takip edin.

Binkılıç

Binkılıç ormanları, Binkılıç resimleri binkılıç ulaşım ve iletişim konaklama

Binkılıç – Saray – Kırklareli
FotoğrafÖzcan Yüksek



Kırklareli’nin Saray ilçesinin Binkılıç köyü civarındaki yürüyüş parkurlarından biri köyün kuzeyinden akan Binkılıç Deresi’ni izliyor, öteki de bu derenin biraz ilerisindeki yolu takip edip ormana dalıyor. Orman parkuru için başlangıç noktası bir çiftlik evinin yanı. Buradan yola çıktığınızda sel tarafından tahrip edilen ama işlevi sona ermeyen yoldan yükselerek ormana doğru yürümeye başlayacaksınız. Kısa bir süre sonra kendinizi ormanın içinde bulacaksınız. Ormana girmeden önce hızınız biraz yavaşlayacak. Orman yolunu takip ederek birkaç saatlik bir yürüyüş yapabilir, köylülere yardım etmek için mantar toplayabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken tek şey karanlığa kalmamanız. Bu nedenle gidiş dönüş saatinizi ve ormandan ne kadar sürede çıkacağınızı iyi hesaplamanız lazım. İkinci parkur Binkılıç Deresi, aslında bu yürüdüğümüz ormanın ardında yer alıyor. Orman bir tepeyi kaplıyor, tepenin eteklerinden de dere akıyor. Ancak bitki örtüsü o kadar yoğun ki buradan aşağı inerek derenin kaynağına ulaşmak biraz zor. Bu nedenle yürüyüşe derenin ağzından başlayacağız. Derenin kenarı meyve ağaçlarıyla dolu. Dere boyunca en çok görülen ise ıhlamur ağaçları. Yükseldikçe dere daralacak. Bu kesimde yer yer ortaya çıkan düzlüklerde oturup dinlenebilir, bir şeyler atıştırabilirsiniz. Yola çıktıktan iki saat sonra derenin kaynağı olan tepenin eteklerine varacaksınız.

Belgrad Ormanları

belgrad ormanları resimleri Belgrad Ormanlarına nasıl gidir belgrad ormanları konaklama iletişim


Belgrad Ormanları
Fotoğraf: Hakan Ezilmez



İstanbul’un akciğeri, 5 bin 300 hektarlık bir alana yayalın Belgrad Ormanları’nda kısa ve uzun mesafeli birçok yürüyüş parkuru bulunuyor. Kente yakın olduğu için insanlar Belgrad ormanına sadece piknik amaçlı gidiyorlar. Oysa kaybolma pahasına da olsa ormanın derinliklerine yürümek gerek. Yürüdüğüm bu parkurlardan ikisi en çok beğendiklerim arasında. Biri Koç Üniversitesi’nin altından başlıyor. Son derece temiz akan bir dere boyunca yaklaşık altı yedi kilometre yüründükten sonra Karadeniz kıyısında derenin denize döküldüğü küçük koya ulaşılıyor. Daha doğrusu yakın zamana kadar ulaşılıyordu. Ama son üç yılda bu derenin yamaçlarına ve kenarlarına yapılan villalar yüzünden denize ulaşılmaz oldu. Şırıl şırıl akan bir suyun kenarında kuş sesleri eşliğinde yapılan bu dingin yürüyüşün ne yazık ki bu gelişme yüzünden tadı kaçtı. Bu nedenle ben bu ormanlarda ilk kez yürüdüğüm başka bir parkuru tanıtmak istiyorum. Rumelifeneri’nden Kale’ye doğru giden yola sapın. Yol 15 dakika sonra sizi Golden Beach tesislerinin girişine götürecek. İsterseniz geceyi burada ahşap bungalovlarda geçirebilirsiniz. Parkur tesislerin arkasındaki yoldan başlıyor. Dar bir orman yolu olan bu parkuru seçmemin ana nedeni bir tarafınızın orman, bir tarafınızın da masmavi deniz olması. Muhteşem bir doğa ve orta uzunlukta ama hiç de yorucu olmayan bir parkur. Parkura girdikten kısa bir süre sonra dünyadan soyutlanmış olarak yürümeye başlayın. İnişli çıkışı ve virajlı olarak devam eden parkur yaklaşık bir buçuk saat sonra başka bir koyda sona eriyor. Demirciköy’e ait olan bu koyda hava güzelse yüzebilirsiniz. Geri dönüşte de aynı rotayı kullanacaksınız. Yol boyunca ormana giden küçük patikalar da göreceksiniz. Bunlara girmeyin. Çünkü her patika başka bir patikaya açılıyor. Bu durum kısa bir süre sonra az bir süre için bile kaybolmanıza neden olabilir.

Durusu (Terkos) Gölü

Durusu gölü resimleri durusu terkos gölü fotoğrafları durusu resimleri durusu ulaşım durusu fotoğrafları




Durusu (TerkosGölü – İstanbul
Fotoğraf: Yıldırım Güngör



Terkos gölü istanbul'un Avrupa yakasındaki üç doğal gölden biri ve en temizi. Küçükçekmece Gölü bitmiş durumda. Büyükçekmece Gölü de çarpık yerleşim planlarından nasibini almaya başladı sitlerin dışında kalmış gibi gözüküyor. Şimdiki adı Durusu. Göl civarında Ormanlı’dan Balaban’a kadar birçok yürüyüş parkuru bulunuyor. Bu parkurların büyük çoğunluğu ise gölün farklı bir bölgesinde bitiyor ve her bölge farklı bir güzellik sunuyor. Terkos’a İstanbul’dan gelirken Kemerburgaz Göktürk Tayakadın hattı en mantıklı yol. Yolun bir kısmı inşaat halinde olsa da kısa sürede Tayakadın köyünü geçerek Balaban köyü sahiline ulaşmak mümkün. Sahilde göreceğiniz balıkçı tekneleri göldeki en yoğun balıkçılık ya pılan yerlerden birinin burası olduğunu gösteriyor. Benim önereceğim rota köy kahvesinin hemen yanından başlıyor. Kahvenin yanından geçen orman yolunu takip edin. Kısa bir süre sonra ormana gireceksiniz.

6 Mart 2013 Çarşamba

Manavgat Şelalesi

Manavgat Şelalesi resimleri, Manavgat Şelalesi fotoğrafları,
Manavgat Şelalesine nasıl gidilir


Manavgat ŞelalesiManavgat(Antalya)
Fotoğraf: Şenol Durmuş



Antalya il merkezine 83 kilometre mesafedeki Manavgat Şelalesi, adını içinde bulunduğu ilçeden alıyor. Kış aylarında yoğun debisinden dolayı şelale özelliğini kaybederek delice akan bir ırmağa dönüşen Manavgat, bahar aylarından itibaren normal akışına kavuşuyor. Mayıs ayıyla birlikte beş metreden düşmeye başlayan şelale, yüksekliğinden çok geniş bir alana yayılan görünümüyle hayranlık uyandırıyor.

Manavgat Çayı antik dönemde Melas adıyla anılıyordu. Çayın kaynağı Batı Toroslar’ın Seydişehir ve Beyşehir gölleri arasında kalan yükseltisi Şeytan Dağı’nın (2130 metre) yamaçlarından geliyor. Sarp kanyonlardan geçen suyun yolculuğu, bir mağara içinden ansızın çıkan Dumanlı kaynağı ile birleşerek asıl gücüne erişiyor. Geçmiş yıllarda üzerine Oymapınar ve Manavgat barajlarının yapıldığı Manavgat Çayı, etkisinden bir şey yitirmeden adını verdiği şelaleyi besliyor yıllardır.

Şelale yakınlarındaki sukemerlerinin varlığı, bölgenin insanlık için önemini vurgulayan en önemli kanıt. Yüzyıllarca Pamphylia kentleri Seleukia ve Side’ye su taşıyan Manavgat Çağlayanı, günümüzde turizme hizmet ediyor. Ağaç dallarının kollarını sulara uzattığı şelale bölgesi restoranlar, kahveler ve hediyelik eşya satan mağazalarla dolu. Burada dinlenirken yemyeşil suyun küçük girdaplar yaparak yol alışını izlemek insana doyumsuz bir keyif yaşatıyor.



Uçan 1 ve Uçan 2 Şelaleleri

Uçan 1 ve Uçan 2 Şelaleleri resimleri ikiz kardeşler şelaleri
Uçan 1 ve Uçan 2 ŞelaleleriSerik(Antalya)
Fotoğraf: Ersin Demirel



Genellikle hemen herkesin Antalya Kaş’taki Uçarsu ve yine Antalya Gündoğmuş’taki Alara Şelalesi’yle karıştırdığı Uçan Şelaleleri, çok yükseklerden düşmeleri nedeniyle almışlar bu adı. Antalya şelaleleri denilince hepimizin aklına Manavgat, Düden ve Kurşunlu gelir öncelikle. Oysa Antalya’nın en yüksek şelaleleri unvanını, Serik ilçesi Gebiz beldesine bağlı Kozan köyünde bulunan ve 62 metreden dökülen Uçan 1 ile, 78 metreden dökülen Uçan 2 taşır.

Türkiye’nin ikinci işaretlenmiş en uzun yürüyüş rotası Aziz Paulus (St. Paul) Yolu üzerindeki bu şelalelere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Gebiz yakınlarındaki Akçapınar köyüne 9 kilometre mesafede yer alan şelalelere, Kozan köyünün içinden de ulaşmak mümkün. Akçapınar’dan kırmızı beyaz çizgilerle işaretli orman yolunu yürüyenler biraz sonra, uzaklarda köpük köpük dökülen Uçan 2 Şelalesi’ni görecekler. Çam ağaçları arasından geçerek bu yüksek şelaleye varmak isterken, içinde yüzülebilecek kadar derin göletiyle Uçan 1 çıkar karşınıza. Kıyısında alabalık tesisi bulunan şelaleden ayrılıp bir patika vasıtasıyla 15 dakikalık bir yürüyüşün ardından Uçan 2’nin yanına gelirsiniz. Daha gür bir şekilde akan bu şelaleyi fotoğraflamak sık ağaçlar nedeniyle birincisi kadar kolay değil.

Kısa bir yolculuğun ardından Aksu Nehri’ne karışıp Akdeniz’e ulaşan bu çağlayanların hemen üzerinde Kozan köyü yer alıyor. Asfalt bir yolla varılan Kozan köyünden çağlayanlara ulaşım daha kolaydır. Kozan’da konaklama ve restoran hizmeti veren özel bir işletme de mevcut. Köyün içindeki tarlalar arasından geçen toprak yol, Uçan 2’nin hemen üzerinde, suyun çıktığı kaynak noktasına getirir konuklarını. Uçan 2 Şelalesi’nin düşmeye başladığı bu noktadan, Antalya ve Akdeniz sahillerini seyredebilirsiniz. Bir Pisidia kenti olan Pednelissos örenyerini ziyaret etmeden Kozan köyünden ayrılmayın.


Kurşunlu Şelalesi

Kurşunlu Şelalesi resimleri, Kurşunlu Şelalesi fotoğrafları kurşunlu şelalesi görüntüleri

Kurşunlu Şelalesi - Antalya
Fotoğraf: Fatih Özenbaş


Antalya şelalelerinin en yeşili olan Kurşunlu, bir tabiat parkının içerisinde bulunuyor. Havaalanından üç kilometre sonra sola dönen Isparta Antalya karayolunun 7. kilometresinde yer alan Kurşunlu Şelalesi, 18 metre yükseklikten dökülüyor. Yaklaşık iki kilometrelik bir kanyon içinde kalan ve 1991 yılında hizmete açılan Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı kızılçam, defne, harnup, zeytin, söğüt ve incir ağaçlarıyla bezeli.

Dinginliğin hüküm sürdüğü parkta sessizliği bozan yegâne ses, şelalenin önündeki gölete çarptığı anda çıkardığı gürültü. Merdivenlerden inip şelalenin arkasındaki mağaradan suyun süzülüşünü izlemek oldukça keyifli. Bu görsel şöleni izlerken az da olsa ıslanmayı göze almak gerekiyor. İnsana huzur veren suyun şırıltısını dinleyip, göletin üzerinde yüzen nilüferleri seyredebilirsiniz.

Seyir terasları ve yürüyüş yollarıyla gezilebilen 33 hektarlık alan, zengin bir bitki örtüsüyle kaplı. Suyun oluşturduğu gölet, restore edilen eski bir değirmen ve kır gazinolarıyla gerçek bir dinlenme mekânı Kurşunlu Şelalesi. Gökyüzünü kapatacak sıklıktaki “bitki tüneli” bölümünü, köprüler ve gezi patikaları yardımıyla dolaşabilirsiniz. Küçük bir arboretum görünümündeki alan, ağaç ve bitkiler hakkında bilgiler edinebilmek için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.

Düden Şelaleleri

Düden Şelaleleri resimleri, Düden Şelaleleri fotoğrafları, Düden Şelalelerine nasıl gidilir düden şelalesinin uzunluğu


Düden ŞelaleleriAntalya
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Antalya’nın kıyısını şekillendiren falezler, Konyaaltı ile Lara arasında kalan bölümü denizden yüksek bir konuma getirir. Şehrin içinden geçen birçok akarsu falezlerin üzerinden küçük şelaleler yaparak Akdeniz’in derin mavisiyle buluşur. Bu şelalelerin en büyüğü, Aşağı Düden (Düden 2) Şelalesi 50 metreden gürültüler kopararak Lara’da denize iner.

Aşağı Düden’den 15 kilometre kuzeyde, asıl kaynak olan Düdenbaşı Şelalesi yer alır. Bazı kaynaklarda İskender, Düden 1 veya Yukarı Düden olarak da anılan bu şelale, Antalya merkeze 8 kilometre uzaklıktadır. Geniş bir tül gibi dökülen şelalenin suları, altındaki büyük bir mağarayı saklar. Sık ağaçlar arasında güneş ışıklarıyla oynaşan şelalenin çevresi, her daim nemli havasıyla ünlüdür. Kaya mezarlarına da rastlanan bu bölge geçtiğimiz yıllarda piknik ve mesire yeri olarak düzenlendi.

Düden Şelalesi’nin asıl kaynağı denizle buluşma noktasına varıncaya kadar bir görünüp bir kaybolur, yeryüzüyle saklambaç oynayarak yol alır. Düdenbaşı’ndan 20 kilometre uzaklıktaki Kırkgöz mevkiinden doğan su, Pınarbaşı’ndan gelen gözeyle birleştikten bir süre sonra Bıyıklı Düden’de tekrar yeraltına iner. Daha sonra Varsak yakınlarındaki bir çöküntüde gün ışığına kavuşan akarsu, önce Düdenbaşı’nda, ardından Koyunlar regülatöründe kollara ayrılarak en görkemlisi Aşağı Düden olmak üzere denize dökülen çeşitli şelaleleri oluşturur peş peşe

Turgut Şelalesi

Turgut Şelalesi nerededir? Turgut Şelalesi resimleri, Turgut Şelalesi fotoğrafları


Turgut ŞelalesiMarmaris(Muğla)
Fotoğraf: Erdal Yazıcı


Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Turgut köyünde bulunan şelale, çok büyük olmamasına karşın ilgi çeken bir yer. Dev sığla ağaçlarının bulunduğu bir alanda en büyüğü yaklaşık 10 metreden dökülen, peş peşe sıralanmış beş şelale var. Suları geçen yıllarda bir parça azalan şelale, yöre turizmine önemli bir katkı sağlıyor. Akdeniz ikliminin yaz sıcaklarında ortalığı kavurduğu günlerde, şelalenin göletinde serinlemek isteyenlerle dolup taşıyor yöre. Cip safari veya trekking etkinliğiyle gelen gruplar, şelale ziyaretinin ardından civardaki gözlemecilere veya alabalık lokantalarına akın ediyor.

Şelaleyi görmeye gerenler, Orhaniye’de denizin üstündeki ilginç oluşum Kızkumu’nu ziyaret edip Hisarönü’nün güzel sahillerinde yüzebilir. Marmaris’e 33 kilometre uzaklıktaki Turgut köyüne gitmek için iki alternatif var. İlki Marmaris-Datça yolunu takip edip Orhaniye sapağından sola dönen yolu izlemek. İkincisi ise Marmaris-İçmeler-Turunç güzergâhından Bozburun levhasına yönelmek ve Bayırköy’de sağa ayrılan kavşaktan yarım saatte Turgut’a ulaşmak.

Muradiye Şelalesi

Muradiye Şelalesi fotoğrafları, Muradiye Şelalesi resimleri Muradiye Şelalesi nerede

Muradiye Şelalesi

Muradiye ŞelalesiMuradiye(Van)
Fotoğraf: Ahmet Özyurt



Van şehrinin en önemli turizm potansiyeli Van Gölü’nün etrafına kümelenen tarihi ve doğal güzellikler. Gölün çevresini dolaşan bir kişi kısa mesafede ve az zamanda pek çok şey görebileceği gibi, doğanın zenginliklerine dokunma fırsatı da bulabilir.

Yörenin en fazla turist çeken mekânlarından biri olan Hoşap Kalesi’nin ardından varılan Muradiye Şelalesi, kaynağını Tendürek Dağı’ndan alan Bendimahi Çayı üzerinde bulunuyor. Muradiye ilçesine 10 kilometre mesafedeki şelale, derin bir vadi içinde yaklaşık 20 metrelik bir yükseklikten düşüyor. Doğu Anadolu bozkırlarında parıldayan bu aydınlık yüzlü şelale, kış aylarında buz tutmuş haliyle fotoğrafçılara poz veriyor. İlkbaharla birlikte eriyen karların da etkisiyle artan sular, seyredenlerde bir serinlik etkisi bırakıyor. Çevresi piknik alanı olarak düzenlenecek şelalenin yakınlarında bir de asma köprü bulunuyor. Özellikle yaz aylarında yabancı turistler tarafından ziyaret edilen şelale adını, Bağdat seferi sırasında bölgede konaklayan 4. Murat’tan almış.

Yakın çevrede, Van il merkezine 82 kilometre mesafedeki Muradiye ilçesinin kalesi, tarihi bir kilise ve Bendimahi çayı üzerindeki Şeytan Köprüsü görülebilir.

Saitabat Şelalesi



Saitabat Şelalesi – Kestel (Bursa)
Fotoğraf: Fatih Özenbaş


Karlı zirvesi ve zirvenin altındaki üç gölüyle Uludağ, bulunduğu ortam için gerçek bir yaşam kaynağı. Dev gövdesinden yolladığı sularla, Bursa ve çevresine hayat veriyor. Eriyen karların ve kaynak sularının oluşturduğu derin vadilerdeki dere yatakları, kimi zaman engebeli arazilerden geçerek, kimi zamansa şelaleler oluşturarak denize doğru yolunu buluyor.

Daracık ve bir o kadar da derin bir kanyonun ağzından fışkıran Saitabat, Uludağ’ın yarattığı bir şelale. Uzun süre soluksuz kalmış da can havliyle birden derin bir nefes alan insan edasıyla çıkıyor kanyonun ağzından. Doruklardan aşağıya inerken engebelerden yorulmuş sanki yayından fırlayan bir ok gibi dökülüyor kayalara şelale. Sonra uysallaşıp sakin sakin devam ediyor yoluna.

Bursa’nın Kestel ilçesindeki Saitabat Şelalesi Derekızık köyüne üç kilometre mesafede yer alıyor. Kestel’in içine girmeden sağa çimento fabrikasına dönüp, Uludağ’ın eteklerine doğru yol alıyorsunuz. Yol kenarındaki şişe suyu dolum tesisleri şelaleye yaklaştığınızın habercisi bir bakıma. Saitabat’ın kanyondan çıktığı nokta tam bir mesire yeri. Dere yatağına ve kıyıya masalarını kuran kır lokantalarıyla kaplı alan, uğuldayarak akan suyun serinliğinin hissedilebildiği bir cennet köşesi. Burada kiremitte tereyağıyla pişirilen alabalıkların tadına bakabilirsiniz.

Şelaleye 9 kilometre mesafedeki Cumalıkızık köyü, bir açık hava müzesi niteliğinde. Farklı renklere boyanmış asırlık Osmanlı evleri, aile pansiyonları ve yöreye özgü organik yiyecekleriyle özellikle hafta sonları yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor Cumalıkızık.

Kırkmerdiven Şelaleleri

Kırkmerdiven Şelaleleri resimleri, Kırkmerdiven Şelaleleri fotoğrafları kırkmerdiven şelaleri fotoğrafları Kırkmerdiven Şelaleleri nerede Kırkmerdiven Şelalelerine nasıl gidilir Kırkmerdiven Şelaleleri güzel resimleri 2013

Kırkmerdiven Şelaleleri
Kırkmerdiven Şelaleleri Ovacık(Tunceli)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün



Yükseklikleri 3 bin 300 metreye ulaşan dağların koynundaki Munzur Vadisi, ülkemizdeki en büyük milli parklardan biri. Tunceli il merkezine 8 kilometre mesafede başlayan park buzul gölleri, vadi boyunca dökülen şelaleleri ve zengin bitki örtüsüyle bu unvanı fazlasıyla hak ediyor.

Sarp yamaçlardan geçen Munzur Vadisi, Ovacık düzlüğüne gelindiğinde dört bir yandan kaynayan gözeler ve küçük şelaleler yaratıyor. Parkın doğal kaynaklarını zenginleştiren bu gözeler, Munzur suyunu oluşturarak vadi boyunca daha büyük şelaleler yapıyor. Munzur Dağları’nın meydana getirdiği iki vadiden biri olan Mercan Deresi Vadisi’ne inen yamaçlara konumlanan Kırkmerdiven Şelaleleri, dar bir kanyonda çok yüksekten akan sularıyla görsel açıdan oldukça etkileyici. Öğle saatlerinde vadiyi tamamen aydınlatan dik güneş ışınları, debisi yüksek çağlayanların üzerinde gökkuşakları meydana getiriyor. Kırkmerdiven Şelaleleri, Ovacık ilçesi yakınındaki Elbaba köyüne 5 kilometre mesafede. Ovacık yaylalarına çıkış noktasındaki bölgeye ulaşım, ancak iki saatlik bir yürüyüşle mümkün. Şelalelerin bulunduğu bölge endemik bitkileri ve yaban hayatıyla son derece ilgi çekici bir yer.

Kırmızı benekli alabalıkların yaşadığı dereler, yayla ve göller açısından son derece zengin bir coğrafya olan Munzur Vadisi’nde kamp, dağcılık, trekking, kaya tırmanışı ve piknik yapma olanakları mevcut.


Erikli Şelalesi



Erikli Şelalesi – Yalova 
Fotoğraf: Yıldırım Güngör


Yalova ve Bursa illerinin sınırları içinde kalan Termal-Hasanoba-Teşvikiye-Kocadere- Selimiye-Hayriye-Esenköy-Armutlu arasındaki alan “mavi-yeşil rota” ilan edildi geçmiş yıllarda. İsteyenlerin araçla geçebileceği, dileyenlerinse yürüyüş yapabileceği parkurlar bulunan Samanlı Dağları’ndaki bu alternatif turizm bölgesinde, Erikli Şelalesi gibi pek çok doğal güzellik yer almakta.

Çınarcık ilçesi Teşvikiye beldesinden Delmece Yaylası’na çıkılan yol üzerindeki Erikli Şelalesi, Yalova Kent Ormanı içerisinde bulunuyor. Ihlamur, kestane, kayın, meşe, gürgen ve çam ağaçlarıyla bezenmiş, asma köprüler ve seyir teraslarından geçilerek yapılan hoş bir yürüyüşle varılıyor şelalelere. İki ayrı kademede farklı çağlayanlar yapan Erikli, minik göletleriyle doğanın kucağında uzanan eşsiz bir güzellik olarak belleklerde yer ediniyor. Eğer kasım ayı civarlarında bölgeye giderseniz, şelale yolu üzerinde dallardan sarkan kestane, kocayemiş, muşmula ve cevizlerin tadına bakabilirsiniz. Yarım saatlik yürüyüşle yetinmeyenler, şelaleden yukarıya Delmece Yaylası’na kadar yolu uzatabilir. Esenköy yakınlarındaki Çalderesi Şelalesi de mavi-yeşil rota üzerinde yer alıyor.

Erikli Şelalesi’ne ulaşım için İstanbul’dan gelecekler Yalova-Çınarcık-Teşvikiye güzergâhını, Bursa üzerinden gelecekler ise Bursa-Gemlik-Hayriye-Selimiye-Delmece Yaylası yollarını kullanabilir. Yalova Kent Ormanı’nın il merkezine uzaklığı 29 kilometre.

Günpınar Şelalesi

Günpınar şelalesi, günpınar şelalesi fotoğrafları günpınar şelale fotoğrafları


Günpınar Şelalesi

Günpınar ŞelalesiDarende(Malatya)
Ftoğraf: Erdal Yazıcı


Arkası karanlıktan görülemeyen daracık ve yüksek kaya duvarlarının arasından çıkıyor Günpınar Şelalesi. Suyun ardında bıraktığı sekiz kilometrelik kanyon, güneş ışınlarının erişemediği ıslak bir koridor gibi uzanıyor. Işığa hasret şelale, kanyon ağzından önlenemez bir ivmeyle fırlayıp üç kademeden sanki acelesi varmış gibi büyük bir hızla düşüyor. Suyun bu hızlı ritmi, havaya bir toz bulutu gibi yayılmasına neden oluyor. Şelalenin beyaz köpükleri, düşme şiddetinin ardından masmavi bir göle dönüşüyor. Bu kocaman göl, serin sularıyla yüzmek isteyenler için oldukça davetkâr. Gölden çıkan sular, bu kez kısa ama geniş bir şelale daha oluşturuyor.

Darende ilçesinin 10 kilometre batısına konumlanan Günpınar köyündeki şelale, Malatya-Kayseri anayoluna 5 kilometre mesafede bulunuyor. Tohma Kanyonu ile birlikte Darende’nin en önemli turizm potansiyelini oluşturan Günpınar yaklaşık kırk metrelerden dökülüyor. Geçen yıl hazırlanan bir proje ile Tohma Kanyonu’na tahta gezi platformları yapıldı ve Günpınar Şelalesi’nde çevre düzenlemesi çalışmaları gerçekleştirildi. Bu çalışmalar sonucu doğal dokuyu bozmayacak şekilde kır lokantaları, soyunma kabinleri ve konaklama tesisi inşa edildi.

Girvelik Şelalesi

Girvelek şelalesi resimleri, girvelek şelalesi nerde, girvelek şelalesi fotoğrafları

Girvelik Şelalesi Çağlayan(Erzincan)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Girlevik Şelalesi, Erzincan il merkezine 26 kilometre uzaklıktaki Çağlayan beldesinin Girlevik köyünde yer alıyor. Gür suları ve yeşil dokusuyla insanı etkileyen bu doğa harikasına, Munzur Dağları’nın eteklerindeki Çağlayan beldesinden üç kilometrelik bir yolla ulaşılıyor. Kalecik köyüne yaklaşık bir kilometre mesafede kayalık bir alandaki dokuz farklı noktadan kaynayan şelalenin suyu, 40 metreye yakın bir yükseklikten üç kademeli olarak doğal bir havuza düşüyor. Yemyeşil bitki örtüsünün arasından bembeyaz köpüklerle süzülen şelale, izleyenlere rengârenk bir görsel şölen sunuyor. Kış aylarında aşırı soğuktan donan sarkıtlar, kaya tırmanışçıları ve dağcılar için iyi bir eğitim tırmanışı olanağı sağlıyor.

Çevresindeki dinlenme mekânları ve alabalık tesisleriyle bir mesire yeri olarak da kullanılmakta şelale alanı. Bozkırın pastel rengini yeşile boyayan çağlayan, coşkun akan sularıyla bölgeye hayat veriyor. Zengin bir ağaç dokusuyla korunan ve henüz kirlenmeyen coğrafyasıyla Girlevik, dört mevsim yerli ve yabancı gezginleri ağırlıyor. Yaz aylarında şelaleyi görmeye gelenler nedeniyle bölgenin nüfusu artıyor. Şelalenin yanı sıra, Erzincan’a 14 kilometre mesafedeki Beytahtı (Kaynayan Göl) ve Ekşisu Kaplıcaları da ziyaret edilebilir.

Sudüşen Şelalesi




Sudüşen Şelalesi – Termal (Yalova
Fotoğraf: Hüseyin Ürkmez


Yaşamın kaynağı olan su, binlerce yıldan bu yana uygarlıkların devamını sağladığı gibi insanoğlunun ayakta kalabilmesinin başlıca nedenlerinden biri oldu. Yerkürenin engebeli yüzey şekillerinden doğanın özene bezene yaratığı şelaleler ve suyun yükseklerden süzülürken oluşturduğu o müthiş görsellik hepimizi derinden etkiler. Yerçekimine karşı koyamayarak kayalardan büyük bir süratle akan Sudüşen Şelalesi de seyredenleri kendine hayran bırakıyor.

Yalova ilinin Termal ilçesi Üvezpınar köyü sınırları içindeki şelalenin yolu tamamen asfalt. Üvezpınar’a 8 kilometre mesafedeki Sudüşen, Nacaklı Deresi üzerinde bulunuyor. Samanlı Dağları’nın eteğindeki Haydariye köyü ile Üvezpınar arasındaki vadiyi süsleyen dere yatağında, Sudüşen’den başka irili ufaklı birçok şelale yer alıyor. Üvezpınar’dan tepelere saran patika yoldan yürünerek de ulaşılabilen şelale, kayalık bir alandan dökülüyor.

Yükseldikçe baraj gölünün ve Marmara Denizi’nin seyredilebildiği panoramik manzaralı tepeden sonra, yürüyüş güzergâhı sık yeşil bir bitki örtüsünden geçiyor. Aynı zamanda bir piknik alanı olan şelalede, yaz aylarında serinlemek isteyenlerin yüzdüğü bir gölet var. Özellikle hafta sonları oldukça kalabalık olan bölge, İstanbul çıkışlı seyahat acentelerinin de yürüyüş programlarında yer alıyor. Sudüşen Şelalesi’nin üstünden devam eden patika, geniş yapraklı ağaçlardan oluşan bir orman içinde dere yatağını takip ediyor. Bu parkur, Armutlu-Esenköy-Çınarcık-Yalova hattındaki mavi yeşil rotanın bir ayağını oluşturuyor.

Sudüşen Şelalesi’ne gelenler termal tesislerde dinlenebilme olanağı da buluyor. Yalova il merkezine 12 kilometre mesafedeki Yalova Termal Tesisleri’nin suları, Samanlı Dağı doruklarındaki Delmece Yaylası’ndan geliyor.

Marmaros Şelalesi




Marmaros Şelalesi - Gökçeada (Çanakkale
Fotoğraf: Yıldırım Güngör


Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada, dünyada üzerinde tatlı su kaynakları en fazla olan dört adadan biri olarak biliniyor. Bu gür su kaynaklarının en büyük kanıtı ada üzerindeki baraj göleti ve tropik adalarla yarışır güzellikteki şelale.

Çanakkale ilindeki Kabatepe Limanı’ndan arabalı vapurlarla ulaşılan Gökçeada’daki Marmaros Şelalesi, bir trekking cenneti. Uğurlu köyü yolundan Dereköy’e gitmek gerekiyor Marmaros’u görmek için. Köy çıkışında Marmaros Koyu’na giden yolun yedinci kilometresinde, sağ tarafta yeşillikler içinde bir vadi görülüyor. Orman içinde akan derenin kıyısından eğreltiotları eşliğinde yarım saatlik bir yürüyüş, ufak tefek birkaç çağlayanın ardından sizi Marmaros’a kavuşturuyor. Olanca ihtişamıyla 38 metreden dökülen şelale bir şaşkınlık duygusu yaratıyor önce. Arabalı vapurla gelirken çıplak boz tepeleri gördükten sonra böyle bir doğa harikasıyla karşılaşacağını pek beklemiyor insan doğal olarak. Yazın suları iyice azalan Marmaros Şelalesi, sularını dere aracılığıyla Marmara Denizi’ne gönderiyor. Bölge yaz aylarında yangın riski yüzünden ziyarete kapatılıyor. Yaz aylarında şelaleyi ziyaret etmek isteyenlerin kaymakamlıktan izin alınması gerekiyor.

Şelaleye gelmeden önce bir Yunan adası olan Semadirek manzaralı Marmaros Koyu’nda yüzenler, şelalenin oluşturduğu doğal gölette tuzlu sularından arınabilirler.

Tortum Şelalesi

Tortum şelalesi resimleri, tortum şelalesi fotoğrafları tortum şelalesi ulaşım
Tortum Şelalesi

Tortum ŞelalesiUzundere(Erzurum)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Yöre halkının “su dökülen” olarak adlandırdığı Tortum Şelalesi, Türkiye’nin tanınan en eski şelalelerinden biri. Erzurum Artvin karayolunun kenarında yer alan bu ünlü şelale 22 metre genişliği ve 50 metre yüksekten düşen dev cüssesiyle Avrupa’daki önemli şelaleler listesine yıllardır adını yazdırıyor. Kimi bölümü bozkır kimi bölümüyse ormanlık alanlarla kaplı Erzurum-Artvin karayolu, derin vadiler ve etkileyici dağlar arasından geçiyor. Yolun 122. kilometresindeki Tortum Şelalesi, 1960 yılında yapılan hidroelektrik santralının oluşturduğu baraj gölünün kuzeyinde yer alıyor. Sular, önündeki heyelan kütlesini aşıp köpürerek Tev Vadisi’ne dökülen şelaleyi meydana getiriyor. Tonlarca ağırlıktaki su, metrelerce yükseklikteki uçurumdan aşağı kulakları sağır edebilecek bir gürültüyle düşüyor. Sınırları içinde bulunduğu Uzundere ilçe merkezine 20 kilometre mesafedeki Tortum, gökkuşağına sarınarak kaynayan bir kazan görünümündeki yatağına dökülüyor. Etrafı mesire yeri olarak düzenlenen şelale alanındaki korkuluklarla desteklenmiş merdivenlerden, tabandaki cadı kazanına kadar inmek mümkün.

Tortum Şelalesi yakınlarında yer alan ve eski Gürcü kiliselerinin en iyi örneklerinden sayılan İşhan, Öşkvank (Oşki) ve Haho kiliseleri mutlaka görülmeli. Adrenalin tutkunları için, uzun kış günlerinin ardından ilkbaharla birlikte çiçeklenen meyve bahçeleriyle kaplı vadilerde rafting yapma olanağı da var. Şelalenin suyunun en bol olduğu aylar mayıs ve haziran.

Dipsizgöl Şelalesi

Dipsizgöl Şelalesi resimleri, ulaşım ve fotoğrafları


Dipsizgöl Şelalesi Doğanşar(Sivas)
Fotoğraf: Turgut Tarhan


Sivas-Hafik-Doğanşar yolu üzerindeki Dipsizgöl, Sivas’a 82, Doğanşar ilçesine 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Derinliği tam olarak bilinemediği için bu adı alan göl ve aynı isimle anılan şelale, anayoldan ayrılarak Tikenli ve Göğseki yaylalarına giden stabilize yolun üzerinde.

Giderek kuruyan ve sınırları daralan Dipsizgöl’ün yakınında çok sayıda göze ve dört adet çeşme bulunuyor. Şelalenin konumu oldukça ilginç. Kaynağı olan göl anayolun bir tarafında, gölün sularıyla oluşan Dipsizgöl Şelalesi ise diğer tarafında yer alıyor. Göl milyonlarca yıl önce meydana gelmiş. Yer hareketleri sonucu çöken ve sularının fazlasını doğal bir kanalla yeraltına gönderen gölün suyu, karayolunun altından geçerek üç yüz metre ileride yeniden yeryüzüne çıkıyor ve şelaleyi oluşturuyor. Etrafı yeşil bir orman dokusuyla kaplanan şelale, yaklaşık 40 metre yükseklikten dökülüyor. Düştüğü yerde suyun özelliklerinden dolayı traverten oluşumlar yaratan şelalenin altında, sarkıtlarıyla dikkat çeken küçük mağaralar var.

Yörenin bir turizm bölgesi olabilmesi için çalışmalar başlatılmış durumda. Çevresi mesire yeri olarak da kullanılan Dipsizgöl’ü ziyarete gelenler, Sivas’ın en fazla yaylaya sahip olan ilçesi unvanını taşıyan Doğanşar’ın yaylalarını gezebilir.

4 Mart 2013 Pazartesi

Göksu Deltası

Göksu Deltası resimleri, göksu deltası etrafındaki konaklama yerleri, göksu deltasına nasıl gidilir?
Göksu Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü yerdeki bu sulak alan, Mersin’in Silifke ilçesinde bulunuyor. Delta, Taşeli Platosu ve Geyik Dağları’ndan Göksu vasıtasıyla gelen sedimentlerin Akdeniz’i doldurmasıyla oluştu. Delta özel çevre koruma bölgesi, Ramsar alanı, doğal sit alanı, önemli kuş alanı ve önemli doğa alanı gibi statülere sahip. Alanda ayrıca irili ufaklı göller bulunuyor: Paradeniz Dalyanı, Akgöl, Kuğu ve Arapalanı. Göksu Deltası son 10 yıla kadar kısmen korunmuş bir alan olmasına rağmen DSİ’nin Göksu üzerinde planladığı çok sayıda baraj ve Mavi Tünel Projesi yüzünden tehdit altında.
 
 
Göksu Deltası’nda tarım arazileri, göller ve sazlık alanlar, tuzcul sulak alanlar, kumsallar, kumullar ve yerleşim merkezleri bulunuyor. Denizle irtibatlı Paradeniz Dalyanı, kum seddiyle denizden ayrılıyor. Akgöl daha çok tatlı su gölü karakteri taşıyor. Kuğu Gölü, Akgöl ve Paradeniz arasında yer alıyor; Arapalanı Gölü ise Paradeniz’in doğusunda.


Göksu Deltası bir çok canlı türü için önem taşıyan bir sulak alan. Deltada 12 bitki taksonu bulunuyor. Yöreye endemik ve çoğunluğu kumul bitki örtüsüne ait türler arasında Aristolochia krausei, Bellevalia modesta, Beta adanensis, Beta trojana, Bromus psammophilus ve Stachys pseudopinardii yer alıyor.


Kuğu Göksu Deltası (Mersin)
Fotoğraf: Hakan Öge


Alan sukuşları için üreme ve kışlama dönemlerinde önem taşıyor. Alanda üreyen kuş türleri arasında pasbaş patka, akça cılıbıt, İzmir yalıçapkını, yaz ördeği ve saz horozu var. Deltada kışlayan önemli türlerin başında ise boz kaz, büyük orman kartalı, şah kartal, kır baykuşu, Sibirya kazı, küçük kuğu, turna, tepeli pelikan, küçük karabatak ve flamingo geliyor. Akdeniz foku da delta kıyılarını beslenme amacıyla kullanıyor. Göksu Deltası’ndaki ince kumul alan, denizkaplumbağası (Caretta caretta) ve yeşil denizkaplumbağasının (Chelonia mydas) Akdeniz’de ürediği önemli yerler arasında.



Delta kara gözlü mavi kelebek, Akdeniz melikesi, Himalaya mavi kelebeği ve kara mavi kelebek türleri için de önemli. Kızböceği türlerinden, Akdeniz biyomuna özgü ve dar yayılışlı Ceriagrion georgifreyi ile nesli küresel ölçekte tehlike altında olan Brachythemis fuscopalliata ve Onychogomphus assimilis alanda yaşıyor.


Beyaz Pelikan Göksu Deltası (Mersin)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Alanda tarım, hayvancılık, balıkçılık ve turizm faaliyetleri yapılıyor. Hem kuru, hem sulu tarım görülüyor. Deltanın verimli toprakları yılda iki, hatta üç kez ürün veriyor. Kıyı ve tepelik alanlar arasında kalan bölgelerde zeytincilik ve bağcılık yaygın.


Uzun bir kıyı şeridine sahip olan alanda kıyı ve açık deniz balıkçılığı da yapılıyor. Paradeniz’de dalyan balıkçılığı önemli. Mavi yengeç ve karides avcılığı da ekonomide önemli bir yer tutuyor.


Göksu Deltası taşıdığı bunca zenginliğe rağmen ne yazık ki yok edilmek isteniyor. Alandaki en büyük sorun, çoğu sulak alanda olduğu gibi DSİ’nin plansız baraj ve sulama projeleri. Bunların en ciddi olanı Mavi Tünel Projesi ile Göksu Nehri’nin suları Orta Anadolu’ya taşınmak isteniyor. Yarısı tamamlanan projenin 2011 yılında bitmesi bekleniyor. Proje ile Konya Ovası’nda daha fazla alanı sulu tarıma açmak hedefleniyor. Konya Havzası’nda sulu tarım uğruna Tuz Gölü, Kulu, Bolluk, Tersakan gölleri ve Ereğli Sazlıkları gibi onlarca sulak alan kurutuldu. Daha fazla sulu tarım alanı için şimdi sıra Göksu Deltası ve vadisini Kurutmaya geldi. Çok basit bir matematik hesapla bile alanın kuruyacağını anlamak mümkün. DSİ, Göksu Nehri üzerine Kayraktepe, Mut, Dinç ve Sarıkavak barajlarını yapmayı planlıyor. Bu barajlarla birlikte yalnızca Göksu Deltası değil, diğer bir önemli doğa alanı Göksu Vadisi yok olacak. Göksu Deltası ve barındırdığı canlı türlerini görmek için belki de birkaç yıl kaldı. Alana Silifke’den ulaşım sağlanıyor.
 



   

Ermenek Vadisi

Ermenek Vadisi ulaşım ve konaklama yerleri, ermenek vadisi resimleri, ermenek vadisine nasıl gidilir?

Göksu Nehri’nin en büyük kolu Ermenek Çayı’nın Orta Toroslar’da oluşturduğu bu derin vadi, Karaman ve Mersin il sınırlarında bulunuyor. Taşeli Platosu’nun kuzeyinde yer alıyor. Vadinin kuzeybatısında Geyik Dağları, doğusunda ise Kızıldağ, Teke ve Hisar dağları uzanıyor. Alanın jeolojik yapısı büyük ölçüde kireçtaşı ve mağaralardan oluşuyor. İran- Turan ve Akdeniz bitki coğrafyalarının arasında kalmasından dolayı tür çeşitliliği açısından son derece zengin. Vadi aynı zamanda yaban hayatı geliştirme sahası ve önemli doğa alanı statülerine sahip. Ermenek Vadisi’ndeki en büyük tehdit, alanın su rejimine DSİ tarafından yapılan müdahale.
 
 
Ermenek Vadisi’nin alçak rakımlarında maki ve öncü maki bitki toplulukları, tarım alanları, kızılçam ormanları bulunuyor. İklimin daha sert olduğu yüksek kesimlerde ise Toros göknarı, karaçam ve sedir ormanları yer alıyor. Orman sınırının üzerinde yüksek dağ bozkırı ve ağırlıklı olarak ardıç ağaçları görülüyor.

Zengin yaşam ortamlarının bulunduğu vadi bitki türleri açısından son derece zengin ve birçok endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Ermenek Vadisi’nde 81 endemik bitki türü var. Bunlardan 16’sının dünya üzerinde bulunduğu tek yer Ermenek Vadisi. Bu türlerden Isatis ermenekensis adını Ermenek’ten alıyor. Ancak 16 bitki türünün tamamının nesli tehlike altında. Alan aynı zamanda kuş türleri açısından da önemli; kaya kartalı, yılan kartalı, gökdoğan gibi 10 kuş türü buraya önemli doğa alanı statüsü kazandırıyor. Vadide endemik bir memeli türü olan kaya yediuyuru ile Türkiye’de sayısı hızla azalan susamuru da yaşıyor.

  
ermenek Vadisi’nde en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Çoğunlukla bahçecilik ve kısıtlı miktarda kuru tarım yapılıyor. Alanda keçicilik de yaygın bir faaliyet. Yöre sakinlerinin bir kısmı bahar aylarında tarım işçisi olarak Ege Bölgesi’ne gidiyor. 


Ermenek Vadisi (Karaman)
Fotoğraf: Gökhan Tan


Canlı çeşitliliği, özellikle dünyada yalnızca burada yetişen bitkileri ile Ermenek Vadisi, korumakla yükümlü olduğumuz bir açık hava müzesi niteliğinde. Derin vadi sistemleri alanı peyzaj açısından değerli kılıyor. Bununla birlikte vadi ve buradaki canlı türleri günümüzde büyük tehdit altında. DSİ önce alanın doğu sınırında Gezende Barajı’nı inşa etti. Türkiye’nin en büyük barajlarından Ermenek Barajı da 2009 yılında su tutmaya başladı. Gerçek anlamda bir ekolojik değerlendirme yapılmadan inşa edilen bu barajların, alanın çok özel iklim yapısına ne gibi etkileri olacağı bilinmiyor. Baraj inşaatları sırasında açılan yollar ve kurulan tesisler de vadinin doğal karakterine büyük zarar veriyor. Baraj gövdeleri ve gölleri alanın peyzaj bütünlüğüne büyük darbe vurdu. Endemik bitki türleri ve diğer canlıların akıbeti konusunda acilen araştırma yapılması gerekiyor. Alanı tanımak için Ermenek ilçesinde çeşitli dağ yolları mevcut.
 

2 Mart 2013 Cumartesi

Çığlıkkara Ormanları

Çığlıkkara Ormanları Batı Toroslar, Çığlıkkara ormanları ulaşım ve konaklama, Çığlıkkara Ormanlarına nasıl gidilir? Çığlıkkara Ormanlarında av yapılır mı ? Çığlıkkara Ormanları resimleri

Orta Toroslar karakteristik Akdeniz makilikleri, alçak irtifalarda kızılçam ormanları, daha yükseklerde karaçam ve sedir ormanları, orman sınırının üzerinde ise yüksek dağ bozkırları ve ardıç toplulukları içeriyor. Özellikle maki ve frigana toplulukları endemizmin yüksek olduğu yaşam birlikleri.

Bu dağlar bitki türleri açısından son derce zengin, beş önemli doğa alanını kapsayan bölümde 223 endemik bitki türü yaşıyor. Bu türlerden Asperula pseudochlorantha, Asyneuma pulvinatum, Carum rupicola, Centaurea wagenitzii, Galanthus peshmenii, Gaudiniopsis huber-morathii, Globularia davisiana, Lathyrus phaselitanus, Origanum solymicum, Teucrium ekimii, Verbascum spodiotrichum, Vicia eristalioides gibi 31 bitki türü dünyada sadece bu alanlarda görülüyor.

Alan kuş türleri açısından da zengin 25 kuş türü buraya önemli doğa alanı statüsü kazandırıyor. Sakallı akbaba, yılan kartalı, Anadolu sıvacı ve zeytin mukallidi bu türler arasında. Bölgede aynı zamanda yakın zamana kadar Türkiye’de neslinin tükendiğine inanılan balık baykuşu da bulunuyor. Alan çiftyaşamlı semender türleri açısından da çok önemli, üç endemik semender türü buranın sakinleri arasında. Bu türlerden Lyciasalamandra billae dünyada yalnızca bu bölgede bulunuyor. Alandaki canlı türleri arasında karakulak ve vaşak gibi nadir memeli hayvanlar da var. Endemik Crocidura arispa ve kaya yediuyuru (Dryomys laniger) da görülüyor.

Turizm açısından da bir cazibe merkezi olan Batı Toroslar’da çok sayıda köy dışa bağımlı olmadan, doğaya uyumlu biçimde yaşamını devam ettiriyor. Doğal perma kültürü bahçelerinde ve tarlalarında uygulayan bu köylerin birçoğu günlük ihtiyaçlarını tamamen kendi ürünleri ile karşılıyor. Yöre Yörük ve Alevi kültürlerine de ev sahipliği yapıyor ama Yörükler artık yerleşik hayata geçmiş durumda.
 
 
Bölgedeki en önemli sorun, yakın zamanda yapımı planlanan ve bir kısmının inşaatına başlanmış HES’ler. Tüm Akdeniz’de 350 civarında santral yapımı planlanıyor, sadece Antalya il sınırlarında 55 santral projesi var. Birçok vadiyi yok edecek bu santralların bir örneği Alakır Vadisi’nde şu anda inşaat aşamasında. Türkiye Su Meclisi çatısı altında toplanan birçok sivil toplum örgütünün ve yerel halkın uyarılarına rağmen inşaat devam ediyor; HES yapım aşamasında bile vadiyi yok etmeye başladı. Diğer önemli bir sorun taş ve maden ocakları. Özellikle Avlan Gölü civarındaki sedir ormanları büyük tehlike altında. Tahtalı Dağları’na yapılan teleferik, tüm uyarılara ve hatta yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşa edildi. Yakın zamanda bu gidişata müdahale edilmezse doğal ve kültürel özellikler tümüyle yitirilecek. Muğla’daki Yuvarlak Çay’da planlanan bir diğer santral ise yöre halkının direnişi ile engellendi.

Toros Dağları’nı tanımak ve HES’lerin doğaya etkisine şahit olmak için Antalya il merkezinden Kuzca köyü sınırlarındaki Alakır Vadisi’ne gidilebilir.

 

Kaz Dağları

Kaz Dağları haritadaki konumu, kaz dağları resimleri, kaz dağları etrafındaki otel ve konaklama yerleri, kaz dağları ulaşım, kaz dağları resimleri, ida dağları, kaz dağları balıkesir, kaz dağları adresi

“İda” olarak da bilinen Kaz Dağları, Edremit Körfezi’nin kuzey kıyılarında, Çanakkale ve Balıkesir il sınırlarında yer alıyor. Homeros’un İliada destanında bu alan “bin pınar İda” olarak geçiyor. Alan milli park, tabiatı koruma alanı, önemli bitki alanı ve önemli doğa alanı statülerine sahip. Kaz Dağları’nda Avrupa-Sibirya ve Akdeniz bitki coğrafyaları kesişiyor, bu nedenle her iki bitki coğrafyasına ait türlere rastlamak mümkün. Alan yakın gelecekte madencilik faaliyetleri, termik santral ve hidroelektrik santralları yüzünden doğal karakterini kaybetme tehlikesi altında.
 
 
Kaz Dağları’ndaki bitki örtüsü garig, maki ve orman topluluklarından oluşuyor. Alçak rakımlarda Akdeniz iklimine özgü kızılçam, yüksek rakımlarda karaçam ormanlarıyla kaplı. Yer yer yaprak döken karışık kayın ve meşe ormanları bulunuyor. Alanın en dikkat çekici ağacı ise ismini buradan alan Kazdağı göknarı (Abies nordmanniana equi-trojana). Kaz Dağları’nda günümüze değin 900 civarında bitki taksonu tespit edildi, bu türlerden 32 tanesi endemik, Armeria trojan ve Hypericum kazdaghensis gibi dokuz türün ise dünya üzerinde bilinen tek yaşam alanı Kaz Dağları. Yöre memeli hayvanlar açısından da son derece zengin; ayı, kurt ve karaca gibi büyük memeli türleri yaşıyor; 15-20 sene öncesine kadar vaşak ve çizgili sırtlan da bulunuyordu ama artık bu türlerin izine rastlanmıyor. Alanda kaya kartalı, puhu, yılan kartalı, Anadolu sıvacı ve gökdoğan gibi kuş türleri ürüyor, 13 farklı kuş türü buraya önemli kuş ve doğa alanı statüleri kazandırıyor.
 
Zeytincilik, küçükbaş hayvancılık ve ormancılık faaliyetleri ana geçim kaynakları. Yaylacılık faaliyetlerinin devam ettiği Kaz Dağları’nın köylerinde geleneksel hayat tarzı sürüyor. Yöre turizm açısından son derece hareketli, özellikle yaz aylarında Sarıkız Şenlikleri’ne çok sayıda ziyaretçi geliyor.

Alan kültürel açıdan da son derece zengin. Türkmen ve Yörük köylerinin bulunduğu Kaz Dağları, antik dönemdeki ününü günümüzde de devam ettiriyor. Sarıkız, Hasan Boğuldu gibi birçok efsanenin anlatılageldiği yöre, doğaya uyumlu kırsal yaşamın sürdüğü örnek yerler arasında.

Kaz Dağları son yıllarda baraj, termik santral ve maden şirketlerinin tehdidi altında. Çanakkale-Çan Akışkan Yataklı Termik Santralı’nın ÇED raporu onaylandı ancak Danıştay “ÇED raporu olumlu belgesinin iptali kararı” verdi. Ama santral inşaatı bitmiş ve deneme üretimine başlamış durumda. Günümüzde birçok madencilik firması, önemli doğa alanının muhtelif yerlerinde maden arama ve işletme ruhsatı başvurusunda bulunmakta. Ayrıca alanın güney kısmına Zeytinli Barajı’nın yapımı planlanıyor. İnşaatı biten ve su tutan Havran Barajı ne yazık ki binlerce yarasayı yok etti. Doğaseverlerin ise koruma girişimleri devam ediyor. Bu kapsamda “Kaz Dağları’na Sadakat” isimli bir gezi ile madencilik girişimlerine karşı halkın ilgisi çekilmeye çalışıldı.

Kaz Dağları Milli Parkı, ziyaretçilerine benzersiz doğal değerler sunuyor. Yörenin kültürel özelliklerini tanımak için Tahtakuşlar köyündeki etnografya müzesi de ziyaret edilebilir.
 
 

Kuş Gölü (Manyas Gölü) - Kuş Cenneti

Manyas Gölü haritadaki yeri, manyas gölü resimleri, kuş gölü resimleri, kuş gölüne nasıl gidilir? Kuş gölü etrafındaki konaklama yerleri ve tatil merkezleri, kuş gölü balıkesir, kuş cenneti nerede? kuş cenneti resimleri, manyas ilçesi manyas kuş gölü kuş cenneti

Balıkesir il sınırlarında yer alan bu geniş ve sığ tatlı su gölü, planktonlar ve dip canlıları açısından son derece zengin. Biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çeken göl Türkiye’nin “kuş cenneti” olarak tanınan ilk alanı, bu vesileyle kuşların ve sulak alanların tanınmasına da öncülük etti. Manyas Gölü milli park, Ramsar alanı ve doğal sit alanı gibi yasal koruma statülerine sahip olmasına rağmen günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Alan sazlıklar, subasar çayırlar, makilikler ve subasar söğüt toplulukları da barındırıyor. Kocaçay ve Sığırcı derelerinin göle karıştığı yerlerde söğüt toplulukları ve sazlıklar yer alıyor. Göl kıyıları, özellikle yaz aylarında suların çekildiği yerlerde zengin sucul bitki örtüsüne sahip. Çevrede yer yer tarım alanları da var.

Manyas Gölü kuş türleri bakımından son derece zengin, özel bir alan. Küçük karabatak, mahmuzlu kızkuşu, kocagöz ve pasbaş patkanın da yer aldığı 24 tür göle önemli doğa ve kuş alanı statüleri kazandırıyor. Bu türler arasındaki dikkuyruk ve tepeli pelikanın nesli küresel ölçekte tehlike altında. Nesli küresel ölçekte tehlike altındaki içsu balığı Cobitis (Bicanestrinia) puncticulata da dünyada sadece bu alanda yaşıyor. Göldeki diğer bir önemli tür ise su samuru. Kirlenmeyle birlikte giderek azalan balıkçılık ve kerevit yöre halkı için önemli geçim kaynağı.
 

 
Manyas Gölü biyolojik zenginliği ve Türkiye doğasındaki simgesel önemi nedeniyle büyük değere sahip. Bununla birlikte alan geçtiğimiz 20 sene içerisinde bu özellikleri hiçe sayılarak çok sayıda tehdide maruz bırakıldı. Bu tehditlerin başında, göl çevresindeki sanayi tesislerinin ve tavuk çiftliklerinin atıklarının yol açtığı kirlilik geliyor. Diğer bir tehdit su rejimine DSİ tarafından yapılan müdahaleler. Manyas Barajı alanın kendine has, her sezonda değişen su rejimini bozdu. Buna bağlı olarak göl ve çevresinde, özellikle birçok sukuşu için yuva alanı olan söğütlükler kurudu. Bu doğal alanın kurtarılması için bir an önce kirliliğin ve yanlış su politikalarının durdurulması gerekiyor. Hâlâ çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapan Manyas Gölü’ne Manyas ilçesinden ulaşılıyor.