9 Mayıs 2013 Perşembe

Safronbolu Evleri (Güncel Resimler)

Safranbolu Evleri Fotoğrafları, Safranbolu fotoğrafları safranbolu evleri resimleri


Tabii ki tarihi ev denilince ilk aklımıza gelen bir tablo vardır, eski safranbolu evlerinin olduğu. Safranbolu Evleri, yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşlarıdır.

Bu tarihi yapılar UNESCO tarafından 17.12.1998'de Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Safranbolu evlerinin Osmanlı döneminde yumurta akından yapıldığı ve çok uzun süre depreme dayandığı rivayet edilir. Bu evlerin bir depreme dayanma özelliği de toprağın dibine yapılmamasıdır.Safran bolu evleri birbirinin önünü kapatmaz.

Eski Antakya Evleri (GÜNCEL FOTOĞRAFLAR)

Memleketim Olan Antakya'nın meşhur evleri Dünya çapında bir üne sahip oldu denilebilir
Eski antakya evleri resimleri antakya evleri tarihi, antakya evleri görüntüleri

Bu kentte şehri ikiye ayırmıştır Antakya evleri, sanki eski Antakya ile yeni Antakya varmış gibi. Modern caddelerinden ayrılan o dar sokaklara girdiğinizde bambaşka bir şehirde buluyorsunuz kendinizi.

Tarihi taş evleri taş yollarla bütünleşmiş gibi. Nereye çıkacağınızı bilemeden yürüyorsunuz bu sokaklarda, sanki bir labirent içerisindesiniz.... Antakya evlerinin kapıları öyle bir incelikle yapılmış ki hayran kalmamak elde değil. Avludan içeri girdiğinizde ise ister istemez böyle bir evde oturmak isterdim diyorsunuz kendi kendinize.





Sekiz Direkli Hamam (Trabzon)

8 Direkli hamam nerededir? Sekiz Direkli Hamam Fotoğrafları, Sekiz Direkli Hamam RESİMLERİ
Sekiz Direkli Hamam
Trabzon




Pazarkapı Mahallesi’ndeki hamamın Trabzon’u fethedemeyince kentin batısına 3 yıllığına yerleşen Selçuklular tarafından yaptırıldığı sanılıyor. Trabzon’daki hamamlardan farklı, oba çadırlarına benzeyen bir planı var. Sekizgen kubbeyi sekiz sütun ayakta tutuyor, hamamın adı buradan geliyor. 1916’da terk edildi, 1987’de Kültür Bakanlığı ve Trabzon Belediyesi’nce onarılarak yeniden açıldı. 2 katlı olarak yenilenen soğukluk kısmında dinlenme odaları var. 35 kişilik hamam her gün 06.30-23.00 arası açık. Kadınlar perşembeleri 08.00-17.00 arası yararlanabiliyor.

Kurşunlu Hamamı (Yalova)

Yalova Kurşunlu Hamamı, Kurşunlu Hamamı Nerededir? Kurşunlu hamamı fotoğrafları kurşunlu hamamı resimleri ve görüntüleri
Kurşunlu Hamamı
Yalova




17 yüzyıl önce Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından yaptırıldı. Dış duvarlarında kuvvet tanrısı Herakles, sağlık tanrısı Asklepios ve su perileri kabartmaları yer alıyor. 1900’de II. Abdülhamid’in emriyle restore edildi. 1929’da Termal’i ziyaret eden Atatürk, Kurşunlu Hamam’a gitti, 1938’e kadar onlarca kez gelerek toplam 313 gününü geçirdi. Suyunun PH derecesi 7,8 olan kaplıcalar, 1911’de Roma’da yapılan bir yarışmada en iyi sulara sahip kaplıca ödülünü aldı. 1. derece sit alanı. Kadın ve erkeklerin ortak kullanabildiği hamamda havuz ve masaj odaları var. 08.00-22.00 arası açık.

Sokullu Hamamı

Sokullu Hamamı Nerede? Sokullu Hamamı Bilgileri ve Tarihi Sokullu Hamamı Fotoğrafları ve Resimleri
Sokullu Hamamı
Edirne



Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa tarafından 16. yy’ın ikinci yarısında Mimar Sinan’a yaptırıldı. Kubbesi, bina alanı ve bahçesiyle Türkiye’nin en büyük hamamı. Yaklaşık 50 yıldır özel mülk. Kadınlar ve erkekler bölümlerinin girişleri ayrı ve her gün açık. Erkekler kısmında sıcaklık merkezi bir kubbenin etrafında bulunan dört eyvandan oluşuyor. Kadınlar kısmındaki gelin ve kaynana kurnalarındaki taş oyma işçiliği ve hicivli nakışlar dikkat çekiyor. Üç Şerefeli Camii’nin karşısında bulunduğu için "Üç Şerefeli Hamam" veya "Çifte Hamam" olarak da biliniyor. Erkeklere 08.30-23.00, kadınlara 09.00-17.00’ye kadar açık.

Süleymaniye Hamamı

Süleymaniye hamamı resimleri süleymaniye hamamı fotoğrafları süleymaniye hamamı tarihi ve bilgileir
Süleymaniye Hamamı
İstanbul



Kanuni Sultan Süleyman’ın vakfiyesine ait olan hamam 1557’de hizmete girdi. Süleymaniye Külliyesi’nin bir parçası. Kanuni Sultan Süleyman’a ait bir locası da var. Kubbeleri ve birbiri ardı sıra geometrik olarak dizilmiş orijinal bacalarıyla İstanbul’un en güzel süslerinden. 1924’te kapatıldı, 2001’de kiralandı, restorasyon sonunda 2004’te yeniden açıldı. Kadın ve erkek bölümleri 07.00- 24.00 arası açık. 16 kurnası olan hamamın kapasitesi 32 kişi. Rezervasyon gerekiyor ve grup indirimi yapılıyor. Nargile, çay-kahve, mevsimine göre limonata servisleri de yapılıyor.

Çemberlitaş Hamamı

Çemberlitaş Hamamı Fotoğrafları, Çemberlitaş Hamamı Tarihi ve Telefon numaraları bilgileri adresi
Çemberlitaş Hamamı
İstanbul




Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan 424 yıllık bu hamam Divanyolu’nda Çemberlitaş anıtının bitişiğinde. II. Selim’in eşi Nûrbánû Sultan tarafından Válide-i Atik Külliyesi’ne gelir getirmesi için yaptırılmış. Giriş kapısındaki altı mısralık kitabe hamam satıldığında parçalanmış. Kadınlar kısmı yıllarca halıcı ve lokanta olarak işletildikten sonra 2 sene önce parçalar birleştirilerek birkaç eksik dışında orijinal haline döndü. Mimar Sinan tarafından Belgrad Ormanlarının içindeki şifalı su kaynağı künklerle hamama taşındı. Masaj, kese ve köpüklü yıkama yapılan hamamda dört kafeterya, lokanta, jakuzi, kadın ve erkek kuaförü ve aletli jimnastik salonu var. 

Üsküdar Çinili Hamamı Resimleri ve Bilgileri

Üsküdar Çinili Hamamı Resimleri Telefon numaraları bilgileri ve özellikleri
Üsküdar Çinili Hamam
İstanbul



1648 yılında Kösem Sultan tarafından yaptırılan hamamın kadınlar ve erkekler için iki ayrı bölümü var. Uzun süre harap durumda ve kapalı olan Çinili Hamam, 1964’te özel mülkiyete geçtikten sonra tamir edilerek tekrar hizmet vermeye başladı. Erkekler kısmında sauna da var. Kadınlara ait kısım haftanın yedi günü 08.00-18.00 arasında hizmet verirken, erkekler için 07.00-22.00 açık. Çinili Hamam tarihi hamamlar içinde özgün yapısını koruyabilmiş, modernleşme adına pek fazla tahrip edilmemiş bir hamam. Adını külliyesinin bir parçası olarak yer aldığı Çinili Camii’nden alıyor. 


Cağaloğlu Hamamı

Cağaloğlu Hamamı  resimleri cağaloğlu hamam bilgileri

İstanbul





Florence Nightingale, Alman İmparatoru II. Wilhelm, Gianfranco Ferre, Ömer Şerif, Harrison Ford, Rudolf Nureyef, Cameron Diaz’ın uğradığı bir hamam burası. New York Times bu hamamı "Dünyada görülmesi gereken bin yerden biri" seçmişti. The Guardian gazetesine göreyse dünyanın en iyi hamamı. Geçen eylülde ünlü manken Kate Moss bir takı firması için burada poz verdi. Sultan I. MahmuD tarafından Ayasofya Camii’ne gelir sağlamak amacıyla 1741’de yapılan mekan Sultanahmet’i Cağaloğlu’na bağlayan Yerebatan Caddesi üzerinde. 08.00’de açılan kadınlar bölümü 20.00’de kapanıyor. Erkekler bölümüyse 22.00’ye kadar açık. Kese, göbektaşında kuru masaj, sabunlu masaj ve köpüklü yıkama servisleri, barı, lokantası ve kafeteryası var.

İstanbul'un Semt İsimlerinin Tarihi? Semt İsimleri Nereden Geliyor?

İstanbul'un ilçelerinin tarihleri

Aksaray

Fatih’in sadrazamı Ishak Paşa, Iç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı ele
geçirdikten sonra orada yaşayan bölge insanlarını bugünkü Aksaray semtinin
bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.




Ahırkapı

Marmara Denizi’nin kıyısında yer alan yedi ahır kapısından birisi
olan bu semte, Padişah atlarının bulunduğu has ahırın yanında
yer aldığı için Ahırkapı ismi verildi.




Aşiyan

Kuş yuvası. Günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan,
Farsçada kuş yuvası anlamına gelen ‘Aşiyan’ isimli evinden alıyor.




Bağlarbaşı

Semt, en ünlü bağ ve bahçelerin bir dönem burada yer
almasından dolayı bu adla anılıyor.




Bebek

Semtin isminin nereden geldiği konusunda iki rivayet bulunuyor.
Bunlardan ilki,Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi
koruması için gönderdiği
bölükbaşının Bebek lakaplı olması.
Diğeri ise,padişahın semtteki bahçesinde
gezerken yılan
görüp korkan şehzadesine bebek demesi
ve bundan sonra
bahçesinin bebek bahçesi olarak anılması.





Beşiktaş

Ilk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini
bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir
papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs’ten getirdiği
beşik taşını koyduğu ve ismin buradan geldiği yönünde.




Beyazıt

Sultan II. Beyazıt’ın buraya kendi ismiyle anılacak bir külliye
yaptırmasından sonra semt, Beyazıt olarak anılmaya başladı.





Beyoğlu

Semtin isminin nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuyor.
Bunlardan ilkine göre, Islamiyet’i kabul edip burada oturmaya
başlayan Pontus Prensinden adını alıyor semt. Diğerine göreyse,
‘Bey Oğlu’ diye anılan Venedik Prensinin burada oturmasından geliyor semtin adı.
Son bir rivayet de, burada oturan Venedik elçisine, yazışmalarda,
Beyoğlu” diye hitap edilmesinden semtin bu adla anıldığını söylüyor.




Bakırköy

Bizanslıların ‘Makri Hori’ dedikleri semt, 14. yüzyılda Osmanlıların eline
geçince ‘Makriköy’ adını aldı. 1925′te ulusal sınırlar içindeki yabancı
kökenli adların değiştirilmesi sırasında
Atatürk’ün isteğiyle
semt Bakırköy adını aldı.






Bostancı

Semt, adını eskiden her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği
bostanlardan biri olmasından alıyor.





Çatladıkapı

Bizans zamanında yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı,
1532 tarihinde meydana gelen depremde çatlayınca, hem semt
hem de kapı Çatladıkapı olarak anılmaya başladı.





Çemberlitaş

Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun bulunduğu
yerdeki büyük sütunlardan birisi olan Çemberlitaş, semte adını verdi.





Çengelköy

Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için
isminin buradan geldiği tahmin ediliyor.





Çıksalın

Güzel manzaralı, geniş bir çevreye hakim olan bölgeye,
halk arasında “çık
salın” denilmeye başlandı.




Eminönü

Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi ‘Emin’lere aitti.
Semt,adını burada bulunan ‘Gümrük Eminliği’nden alıyor.





Feriköy

Semt adını Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde
yaşayan Madam Feri’den alıyor.

Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından
Madam Feri’nin eşine bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce
semt onun ismiyle anılmaya başlandı.






Galata

Gala, Rumca da “süt” anlamına geliyor. Bir rivayete göre
Galata’nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi.
Başka bir görüşe göre ise,Italyanca ‘denize inen yol’ anlamına
gelen ‘galata’ kelimesi düşünülerek bu isim verildi.





Horh
or

Fatih’te bulunan semt, adını Horhor çeşmesinden alıyor.
Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet bölge civarında yürürken
yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere,
“Buraya bir çeşme yapın baksanıza ‘hor hor’ su sesleri geliyor”
der ve buraya bir çeşme yapılır. Çeşme de semt
de
Horhor ismiyle anılmaya başlar.





Okmeydanı

Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta
geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.





Şişli

Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı
olduğu ve ‘Şişçilerin Konağı’nın zamanla değişikliğe uğrayarak ‘Şişlilerin
Konağı’ hâline gelmesiyle semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılıyor.




Şaşkınbakkal


Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden
yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkânı açıldığını görenler,
burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın bakkal” yakıştırması yaptılar.
Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.




Sütlüce

Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı.
Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar;
bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı.
Bundan dolayı semt,Sütlüce olarak anılır oldu.





Tahtakale

Sözlük anlamı ‘kale altı’ olan Taht-el-kale’nin bozulmasıyla
Tahtakale’ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki
eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için
bu ismi aldığı tahmin ediliyor.





Taksim

Osmanlı zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer,
Taksim olarak anılmaya başlandı.





Teşvikiye

Sultan Abdülmecit’in bir mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu semtin
adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu durumu, Harbiye Karakolu ile Rumeli ve
Valikonağı Caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş belgeliyor.





Unkapani

Bazı satış yerlerinde Arapça’da ‘Kabban’ adını taşıyan büyük teraziler
bulunduğundan, buraları Kapan adını taşırdı. Sahiline buğday ve arpa
yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.





Üsküdar

Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu
yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu.
Bu isim zamanla Üsküdar’a dönüştü.





Veliefendi

Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu
topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi’yle anılıyor.



30 Mart 2013 Cumartesi

Babadağ

Babadağ



BabadağMuğla
Fotoğraf: T.Tarhan



Fethiye’nin 11 kilometre güneydoğusunda kalan Babadağ, yamaç paraşütü sporu için sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli merkezlerinden biri. Yüksekliği 1969 metre olan Babadağ yaz aylarında doğa yürüyüşçülerine de ev sahipliği yapıyor. Dağdaki çeşitli yürüyüş parkurları her yıl binlerce kişiyi çekiyor. Babadağ’ın en önemli ve zorlu parkuru dağın dibindeki sahilden başlayan ve zirvesine kadar uzanan büyük parkur. Atlas dergisinden Turgut Tarhan’ın bütün ayrıntılarıyla yayımladığı patikaları çok özet olarak da olsa yazmaya çalışacağım. Patika mobil telefon vericisinin sağından başlıyor ve toplam on etap içeriyor. Çeşitli zorluklardaki bu on etabın toplam uzunluğu 13 kilometre. Toplam 1.9 kilometre uzunluğa sahip ilk etabın geçiş süresi yaklaşık 40 dakika. Yürüyüşün ikinci etabında 330 metre, üçüncü etabı olan sarnıç etabında da 610 metre yüksekliğe ulaşılıyor. Dördüncü ve beşinci etaplar olan Kozağacı ve Düzlük etaplarından sonra gelen Sapak etabı bir anda 1040 metre rakıma çıkıyor. Ancak bu etap biraz karışık. Bazı noktalardaki taşlık ve çalılıklar ilerlemeyi güçleştiriyor.






BabadağMuğla
Fotoğraf: T.Tarhan



Ayrıca çalılıklar ara sıra da olsa yolun kaybolmasına veya diğer yollarla karışmasına neden oluyor. Bu yüzden daha ileride sıkıntı çekmemek için bu etapta çok dikkatli ilerlemekte fayda var. Yürüyüşün yedinci etabı olan sedir çizgisi 1450 metrelik bir rakıma sahip. Bu etap muhteşem bir sedir ormanının içinden geçiyor. Rotanın eğimi en fazla olan noktası burası. İlk birkaç noktadan sonra eğim tekrar düzeliyor ve sırta doğru ilerlemeye başlanıyor. Sırt hattı parkurun sekizinci etabı. Rakım burada artık 1600 metrenin üzerindedir. Bu etabın geçilmesi bir öncekine göre çok daha kolay. Babadağ’ın en geniş alanı 1720 metre yükseklikteki dokuzuncu etap. Burası yamaç paraşütü kalkış alanı aynı zamanda. Patika burada araç yoluyla birleşiyor. Yürüyüşün onuncu ve son etabı Babadağ’ın zirvesine kadar giden etap. Eğer temiz bir hava varsa muhteşem bir manzara izleyebilirsiniz. Bu on etaplık yürüyüş parkuru aynı zamanda bir tırmanış da yaptırıyor insana. Dağlarda yürürken en azami dikkati göstermek gerektiğini unutmazsanız eğer, Babadağ güzel bir yürüyüş etkinliği sunar size.

Kaz Dağları Parkurları

Kaz Dağları iletişim konaklama yerleri Kaz Dağları resimleri parkur ve yürüyüş yerleri


Kaz Dağları Parkurları ÇanakkaleBalıkesir
Fotoğraf: Gökhan Tan



Ege’nin yakıcı sıcağında bunalanlar için serin mi serin bir kaçış noktası. Öyle ki temmuz ortalarında bile dağın yüksek kesimlerinde ürperdiğinizi hatta üşüdüğünüzü hissedeceksiniz. Yürüyüşleriniz sırasında kanyonlarından akan sularında serinleyebilir, 1400 metre rakımlı Kapıdağ yangın istasyonundan Edremit Körfezi’ne kuşbakışı bakabilir, dağın bağrındaki Yörük köylerinde hoş vakitler geçirebilirsiniz. Kaz Dağları doğal güzelliğinin yanı sıra mitolojik öyküleri, efsaneleriyle de ünlü. Troia Savaşı’nın baş aktörlerinden Paris bu dağda çobanlık yaparmış. Üç Tanrıça ile güzellik konusunda yapmış olduğu seçim halkını büyük bir felakete sürüklemiş. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının da bu bölgede yapıldığı söylenir. Sarıkız efsanesi ise bugün bile dilden dile dolaşıyor. Yürüyüşleriniz sırasında sahilden yukarı doğru tırmandığınızda Kaz Dağları’nın kendine özgü mikroklimatik özelliklerinin hızla kendini gösterdiğini göreceksiniz. Sahilin sıcaklığı yerini serin ve nemli bir havaya bırakıyor. Bu iklim sayesinde bölgede, dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen bitkilere rastlayabilirsiniz. Sarıkız zirvesi bile bölgedeki 32 endemik bitkiden 12’sini barındırıyor.





Kaz Dağları ParkurlarıÇanakkaleBalıkesir
Fotoğraf: Şebnem Eraş



Toplam bitki türü sayısı ise 800 civarında. Bu bitki çeşitliliği sayesinde Kaz Dağları’nın Alpler’den sonra dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip dağları arasında olduğu söyleniyor. Trekking rotalarının bir kısmı serin kanyonlarda yapılırken bir kısmı da dağın yamaçlarından zirveye kadar uzanıyor. Bu kanyonların içinde en rağbet gören Şahin Deresi Kanyonu. Bazı etaplar çok tehlikeli olduğu için rehbersiz girilmesine izin verilmiyor. Milli park içindeki onlarca yürüyüş rotasından benim için dağın doğasını ve dağdaki kültürü en iyi anlatan iki rota var. İlki Çamlıbel köyünden yola çıkılan rota. Kimi zaman düz, kimi zaman da inişli çıkışlı olan bu 10 kilometrelik parkurda Sutüven Şelalesi ve Hasanboğuldu da bulunuyor. Önereceğim ikinci rota ise tam anmalıyla bir dağ yürüyüşü. Dik eğimli çıkışların bulunduğu bu rota daha çok dağ deneyimi olan yürüyüşçülerin tercih etiği bir rota. Tahtakuşlar - Kapaklı - Dumanlı - Tavşanoynağı Sarıkız Tepe parkuru Kaz Dağları’nın en zorlu ama çok zevkli bir parkuru. Eğer kondisyonunuz iyi ise denemenizi tavsiye ederim.