6 Mart 2013 Çarşamba

Marmaros Şelalesi




Marmaros Şelalesi - Gökçeada (Çanakkale
Fotoğraf: Yıldırım Güngör


Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada, dünyada üzerinde tatlı su kaynakları en fazla olan dört adadan biri olarak biliniyor. Bu gür su kaynaklarının en büyük kanıtı ada üzerindeki baraj göleti ve tropik adalarla yarışır güzellikteki şelale.

Çanakkale ilindeki Kabatepe Limanı’ndan arabalı vapurlarla ulaşılan Gökçeada’daki Marmaros Şelalesi, bir trekking cenneti. Uğurlu köyü yolundan Dereköy’e gitmek gerekiyor Marmaros’u görmek için. Köy çıkışında Marmaros Koyu’na giden yolun yedinci kilometresinde, sağ tarafta yeşillikler içinde bir vadi görülüyor. Orman içinde akan derenin kıyısından eğreltiotları eşliğinde yarım saatlik bir yürüyüş, ufak tefek birkaç çağlayanın ardından sizi Marmaros’a kavuşturuyor. Olanca ihtişamıyla 38 metreden dökülen şelale bir şaşkınlık duygusu yaratıyor önce. Arabalı vapurla gelirken çıplak boz tepeleri gördükten sonra böyle bir doğa harikasıyla karşılaşacağını pek beklemiyor insan doğal olarak. Yazın suları iyice azalan Marmaros Şelalesi, sularını dere aracılığıyla Marmara Denizi’ne gönderiyor. Bölge yaz aylarında yangın riski yüzünden ziyarete kapatılıyor. Yaz aylarında şelaleyi ziyaret etmek isteyenlerin kaymakamlıktan izin alınması gerekiyor.

Şelaleye gelmeden önce bir Yunan adası olan Semadirek manzaralı Marmaros Koyu’nda yüzenler, şelalenin oluşturduğu doğal gölette tuzlu sularından arınabilirler.

Tortum Şelalesi

Tortum şelalesi resimleri, tortum şelalesi fotoğrafları tortum şelalesi ulaşım
Tortum Şelalesi

Tortum ŞelalesiUzundere(Erzurum)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Yöre halkının “su dökülen” olarak adlandırdığı Tortum Şelalesi, Türkiye’nin tanınan en eski şelalelerinden biri. Erzurum Artvin karayolunun kenarında yer alan bu ünlü şelale 22 metre genişliği ve 50 metre yüksekten düşen dev cüssesiyle Avrupa’daki önemli şelaleler listesine yıllardır adını yazdırıyor. Kimi bölümü bozkır kimi bölümüyse ormanlık alanlarla kaplı Erzurum-Artvin karayolu, derin vadiler ve etkileyici dağlar arasından geçiyor. Yolun 122. kilometresindeki Tortum Şelalesi, 1960 yılında yapılan hidroelektrik santralının oluşturduğu baraj gölünün kuzeyinde yer alıyor. Sular, önündeki heyelan kütlesini aşıp köpürerek Tev Vadisi’ne dökülen şelaleyi meydana getiriyor. Tonlarca ağırlıktaki su, metrelerce yükseklikteki uçurumdan aşağı kulakları sağır edebilecek bir gürültüyle düşüyor. Sınırları içinde bulunduğu Uzundere ilçe merkezine 20 kilometre mesafedeki Tortum, gökkuşağına sarınarak kaynayan bir kazan görünümündeki yatağına dökülüyor. Etrafı mesire yeri olarak düzenlenen şelale alanındaki korkuluklarla desteklenmiş merdivenlerden, tabandaki cadı kazanına kadar inmek mümkün.

Tortum Şelalesi yakınlarında yer alan ve eski Gürcü kiliselerinin en iyi örneklerinden sayılan İşhan, Öşkvank (Oşki) ve Haho kiliseleri mutlaka görülmeli. Adrenalin tutkunları için, uzun kış günlerinin ardından ilkbaharla birlikte çiçeklenen meyve bahçeleriyle kaplı vadilerde rafting yapma olanağı da var. Şelalenin suyunun en bol olduğu aylar mayıs ve haziran.

Dipsizgöl Şelalesi

Dipsizgöl Şelalesi resimleri, ulaşım ve fotoğrafları


Dipsizgöl Şelalesi Doğanşar(Sivas)
Fotoğraf: Turgut Tarhan


Sivas-Hafik-Doğanşar yolu üzerindeki Dipsizgöl, Sivas’a 82, Doğanşar ilçesine 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Derinliği tam olarak bilinemediği için bu adı alan göl ve aynı isimle anılan şelale, anayoldan ayrılarak Tikenli ve Göğseki yaylalarına giden stabilize yolun üzerinde.

Giderek kuruyan ve sınırları daralan Dipsizgöl’ün yakınında çok sayıda göze ve dört adet çeşme bulunuyor. Şelalenin konumu oldukça ilginç. Kaynağı olan göl anayolun bir tarafında, gölün sularıyla oluşan Dipsizgöl Şelalesi ise diğer tarafında yer alıyor. Göl milyonlarca yıl önce meydana gelmiş. Yer hareketleri sonucu çöken ve sularının fazlasını doğal bir kanalla yeraltına gönderen gölün suyu, karayolunun altından geçerek üç yüz metre ileride yeniden yeryüzüne çıkıyor ve şelaleyi oluşturuyor. Etrafı yeşil bir orman dokusuyla kaplanan şelale, yaklaşık 40 metre yükseklikten dökülüyor. Düştüğü yerde suyun özelliklerinden dolayı traverten oluşumlar yaratan şelalenin altında, sarkıtlarıyla dikkat çeken küçük mağaralar var.

Yörenin bir turizm bölgesi olabilmesi için çalışmalar başlatılmış durumda. Çevresi mesire yeri olarak da kullanılan Dipsizgöl’ü ziyarete gelenler, Sivas’ın en fazla yaylaya sahip olan ilçesi unvanını taşıyan Doğanşar’ın yaylalarını gezebilir.

4 Mart 2013 Pazartesi

Göksu Deltası

Göksu Deltası resimleri, göksu deltası etrafındaki konaklama yerleri, göksu deltasına nasıl gidilir?
Göksu Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü yerdeki bu sulak alan, Mersin’in Silifke ilçesinde bulunuyor. Delta, Taşeli Platosu ve Geyik Dağları’ndan Göksu vasıtasıyla gelen sedimentlerin Akdeniz’i doldurmasıyla oluştu. Delta özel çevre koruma bölgesi, Ramsar alanı, doğal sit alanı, önemli kuş alanı ve önemli doğa alanı gibi statülere sahip. Alanda ayrıca irili ufaklı göller bulunuyor: Paradeniz Dalyanı, Akgöl, Kuğu ve Arapalanı. Göksu Deltası son 10 yıla kadar kısmen korunmuş bir alan olmasına rağmen DSİ’nin Göksu üzerinde planladığı çok sayıda baraj ve Mavi Tünel Projesi yüzünden tehdit altında.
 
 
Göksu Deltası’nda tarım arazileri, göller ve sazlık alanlar, tuzcul sulak alanlar, kumsallar, kumullar ve yerleşim merkezleri bulunuyor. Denizle irtibatlı Paradeniz Dalyanı, kum seddiyle denizden ayrılıyor. Akgöl daha çok tatlı su gölü karakteri taşıyor. Kuğu Gölü, Akgöl ve Paradeniz arasında yer alıyor; Arapalanı Gölü ise Paradeniz’in doğusunda.


Göksu Deltası bir çok canlı türü için önem taşıyan bir sulak alan. Deltada 12 bitki taksonu bulunuyor. Yöreye endemik ve çoğunluğu kumul bitki örtüsüne ait türler arasında Aristolochia krausei, Bellevalia modesta, Beta adanensis, Beta trojana, Bromus psammophilus ve Stachys pseudopinardii yer alıyor.


Kuğu Göksu Deltası (Mersin)
Fotoğraf: Hakan Öge


Alan sukuşları için üreme ve kışlama dönemlerinde önem taşıyor. Alanda üreyen kuş türleri arasında pasbaş patka, akça cılıbıt, İzmir yalıçapkını, yaz ördeği ve saz horozu var. Deltada kışlayan önemli türlerin başında ise boz kaz, büyük orman kartalı, şah kartal, kır baykuşu, Sibirya kazı, küçük kuğu, turna, tepeli pelikan, küçük karabatak ve flamingo geliyor. Akdeniz foku da delta kıyılarını beslenme amacıyla kullanıyor. Göksu Deltası’ndaki ince kumul alan, denizkaplumbağası (Caretta caretta) ve yeşil denizkaplumbağasının (Chelonia mydas) Akdeniz’de ürediği önemli yerler arasında.



Delta kara gözlü mavi kelebek, Akdeniz melikesi, Himalaya mavi kelebeği ve kara mavi kelebek türleri için de önemli. Kızböceği türlerinden, Akdeniz biyomuna özgü ve dar yayılışlı Ceriagrion georgifreyi ile nesli küresel ölçekte tehlike altında olan Brachythemis fuscopalliata ve Onychogomphus assimilis alanda yaşıyor.


Beyaz Pelikan Göksu Deltası (Mersin)
Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün


Alanda tarım, hayvancılık, balıkçılık ve turizm faaliyetleri yapılıyor. Hem kuru, hem sulu tarım görülüyor. Deltanın verimli toprakları yılda iki, hatta üç kez ürün veriyor. Kıyı ve tepelik alanlar arasında kalan bölgelerde zeytincilik ve bağcılık yaygın.


Uzun bir kıyı şeridine sahip olan alanda kıyı ve açık deniz balıkçılığı da yapılıyor. Paradeniz’de dalyan balıkçılığı önemli. Mavi yengeç ve karides avcılığı da ekonomide önemli bir yer tutuyor.


Göksu Deltası taşıdığı bunca zenginliğe rağmen ne yazık ki yok edilmek isteniyor. Alandaki en büyük sorun, çoğu sulak alanda olduğu gibi DSİ’nin plansız baraj ve sulama projeleri. Bunların en ciddi olanı Mavi Tünel Projesi ile Göksu Nehri’nin suları Orta Anadolu’ya taşınmak isteniyor. Yarısı tamamlanan projenin 2011 yılında bitmesi bekleniyor. Proje ile Konya Ovası’nda daha fazla alanı sulu tarıma açmak hedefleniyor. Konya Havzası’nda sulu tarım uğruna Tuz Gölü, Kulu, Bolluk, Tersakan gölleri ve Ereğli Sazlıkları gibi onlarca sulak alan kurutuldu. Daha fazla sulu tarım alanı için şimdi sıra Göksu Deltası ve vadisini Kurutmaya geldi. Çok basit bir matematik hesapla bile alanın kuruyacağını anlamak mümkün. DSİ, Göksu Nehri üzerine Kayraktepe, Mut, Dinç ve Sarıkavak barajlarını yapmayı planlıyor. Bu barajlarla birlikte yalnızca Göksu Deltası değil, diğer bir önemli doğa alanı Göksu Vadisi yok olacak. Göksu Deltası ve barındırdığı canlı türlerini görmek için belki de birkaç yıl kaldı. Alana Silifke’den ulaşım sağlanıyor.
 



   

Ermenek Vadisi

Ermenek Vadisi ulaşım ve konaklama yerleri, ermenek vadisi resimleri, ermenek vadisine nasıl gidilir?

Göksu Nehri’nin en büyük kolu Ermenek Çayı’nın Orta Toroslar’da oluşturduğu bu derin vadi, Karaman ve Mersin il sınırlarında bulunuyor. Taşeli Platosu’nun kuzeyinde yer alıyor. Vadinin kuzeybatısında Geyik Dağları, doğusunda ise Kızıldağ, Teke ve Hisar dağları uzanıyor. Alanın jeolojik yapısı büyük ölçüde kireçtaşı ve mağaralardan oluşuyor. İran- Turan ve Akdeniz bitki coğrafyalarının arasında kalmasından dolayı tür çeşitliliği açısından son derece zengin. Vadi aynı zamanda yaban hayatı geliştirme sahası ve önemli doğa alanı statülerine sahip. Ermenek Vadisi’ndeki en büyük tehdit, alanın su rejimine DSİ tarafından yapılan müdahale.
 
 
Ermenek Vadisi’nin alçak rakımlarında maki ve öncü maki bitki toplulukları, tarım alanları, kızılçam ormanları bulunuyor. İklimin daha sert olduğu yüksek kesimlerde ise Toros göknarı, karaçam ve sedir ormanları yer alıyor. Orman sınırının üzerinde yüksek dağ bozkırı ve ağırlıklı olarak ardıç ağaçları görülüyor.

Zengin yaşam ortamlarının bulunduğu vadi bitki türleri açısından son derece zengin ve birçok endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Ermenek Vadisi’nde 81 endemik bitki türü var. Bunlardan 16’sının dünya üzerinde bulunduğu tek yer Ermenek Vadisi. Bu türlerden Isatis ermenekensis adını Ermenek’ten alıyor. Ancak 16 bitki türünün tamamının nesli tehlike altında. Alan aynı zamanda kuş türleri açısından da önemli; kaya kartalı, yılan kartalı, gökdoğan gibi 10 kuş türü buraya önemli doğa alanı statüsü kazandırıyor. Vadide endemik bir memeli türü olan kaya yediuyuru ile Türkiye’de sayısı hızla azalan susamuru da yaşıyor.

  
ermenek Vadisi’nde en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Çoğunlukla bahçecilik ve kısıtlı miktarda kuru tarım yapılıyor. Alanda keçicilik de yaygın bir faaliyet. Yöre sakinlerinin bir kısmı bahar aylarında tarım işçisi olarak Ege Bölgesi’ne gidiyor. 


Ermenek Vadisi (Karaman)
Fotoğraf: Gökhan Tan


Canlı çeşitliliği, özellikle dünyada yalnızca burada yetişen bitkileri ile Ermenek Vadisi, korumakla yükümlü olduğumuz bir açık hava müzesi niteliğinde. Derin vadi sistemleri alanı peyzaj açısından değerli kılıyor. Bununla birlikte vadi ve buradaki canlı türleri günümüzde büyük tehdit altında. DSİ önce alanın doğu sınırında Gezende Barajı’nı inşa etti. Türkiye’nin en büyük barajlarından Ermenek Barajı da 2009 yılında su tutmaya başladı. Gerçek anlamda bir ekolojik değerlendirme yapılmadan inşa edilen bu barajların, alanın çok özel iklim yapısına ne gibi etkileri olacağı bilinmiyor. Baraj inşaatları sırasında açılan yollar ve kurulan tesisler de vadinin doğal karakterine büyük zarar veriyor. Baraj gövdeleri ve gölleri alanın peyzaj bütünlüğüne büyük darbe vurdu. Endemik bitki türleri ve diğer canlıların akıbeti konusunda acilen araştırma yapılması gerekiyor. Alanı tanımak için Ermenek ilçesinde çeşitli dağ yolları mevcut.
 

2 Mart 2013 Cumartesi

Çığlıkkara Ormanları

Çığlıkkara Ormanları Batı Toroslar, Çığlıkkara ormanları ulaşım ve konaklama, Çığlıkkara Ormanlarına nasıl gidilir? Çığlıkkara Ormanlarında av yapılır mı ? Çığlıkkara Ormanları resimleri

Orta Toroslar karakteristik Akdeniz makilikleri, alçak irtifalarda kızılçam ormanları, daha yükseklerde karaçam ve sedir ormanları, orman sınırının üzerinde ise yüksek dağ bozkırları ve ardıç toplulukları içeriyor. Özellikle maki ve frigana toplulukları endemizmin yüksek olduğu yaşam birlikleri.

Bu dağlar bitki türleri açısından son derce zengin, beş önemli doğa alanını kapsayan bölümde 223 endemik bitki türü yaşıyor. Bu türlerden Asperula pseudochlorantha, Asyneuma pulvinatum, Carum rupicola, Centaurea wagenitzii, Galanthus peshmenii, Gaudiniopsis huber-morathii, Globularia davisiana, Lathyrus phaselitanus, Origanum solymicum, Teucrium ekimii, Verbascum spodiotrichum, Vicia eristalioides gibi 31 bitki türü dünyada sadece bu alanlarda görülüyor.

Alan kuş türleri açısından da zengin 25 kuş türü buraya önemli doğa alanı statüsü kazandırıyor. Sakallı akbaba, yılan kartalı, Anadolu sıvacı ve zeytin mukallidi bu türler arasında. Bölgede aynı zamanda yakın zamana kadar Türkiye’de neslinin tükendiğine inanılan balık baykuşu da bulunuyor. Alan çiftyaşamlı semender türleri açısından da çok önemli, üç endemik semender türü buranın sakinleri arasında. Bu türlerden Lyciasalamandra billae dünyada yalnızca bu bölgede bulunuyor. Alandaki canlı türleri arasında karakulak ve vaşak gibi nadir memeli hayvanlar da var. Endemik Crocidura arispa ve kaya yediuyuru (Dryomys laniger) da görülüyor.

Turizm açısından da bir cazibe merkezi olan Batı Toroslar’da çok sayıda köy dışa bağımlı olmadan, doğaya uyumlu biçimde yaşamını devam ettiriyor. Doğal perma kültürü bahçelerinde ve tarlalarında uygulayan bu köylerin birçoğu günlük ihtiyaçlarını tamamen kendi ürünleri ile karşılıyor. Yöre Yörük ve Alevi kültürlerine de ev sahipliği yapıyor ama Yörükler artık yerleşik hayata geçmiş durumda.
 
 
Bölgedeki en önemli sorun, yakın zamanda yapımı planlanan ve bir kısmının inşaatına başlanmış HES’ler. Tüm Akdeniz’de 350 civarında santral yapımı planlanıyor, sadece Antalya il sınırlarında 55 santral projesi var. Birçok vadiyi yok edecek bu santralların bir örneği Alakır Vadisi’nde şu anda inşaat aşamasında. Türkiye Su Meclisi çatısı altında toplanan birçok sivil toplum örgütünün ve yerel halkın uyarılarına rağmen inşaat devam ediyor; HES yapım aşamasında bile vadiyi yok etmeye başladı. Diğer önemli bir sorun taş ve maden ocakları. Özellikle Avlan Gölü civarındaki sedir ormanları büyük tehlike altında. Tahtalı Dağları’na yapılan teleferik, tüm uyarılara ve hatta yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşa edildi. Yakın zamanda bu gidişata müdahale edilmezse doğal ve kültürel özellikler tümüyle yitirilecek. Muğla’daki Yuvarlak Çay’da planlanan bir diğer santral ise yöre halkının direnişi ile engellendi.

Toros Dağları’nı tanımak ve HES’lerin doğaya etkisine şahit olmak için Antalya il merkezinden Kuzca köyü sınırlarındaki Alakır Vadisi’ne gidilebilir.

 

Kaz Dağları

Kaz Dağları haritadaki konumu, kaz dağları resimleri, kaz dağları etrafındaki otel ve konaklama yerleri, kaz dağları ulaşım, kaz dağları resimleri, ida dağları, kaz dağları balıkesir, kaz dağları adresi

“İda” olarak da bilinen Kaz Dağları, Edremit Körfezi’nin kuzey kıyılarında, Çanakkale ve Balıkesir il sınırlarında yer alıyor. Homeros’un İliada destanında bu alan “bin pınar İda” olarak geçiyor. Alan milli park, tabiatı koruma alanı, önemli bitki alanı ve önemli doğa alanı statülerine sahip. Kaz Dağları’nda Avrupa-Sibirya ve Akdeniz bitki coğrafyaları kesişiyor, bu nedenle her iki bitki coğrafyasına ait türlere rastlamak mümkün. Alan yakın gelecekte madencilik faaliyetleri, termik santral ve hidroelektrik santralları yüzünden doğal karakterini kaybetme tehlikesi altında.
 
 
Kaz Dağları’ndaki bitki örtüsü garig, maki ve orman topluluklarından oluşuyor. Alçak rakımlarda Akdeniz iklimine özgü kızılçam, yüksek rakımlarda karaçam ormanlarıyla kaplı. Yer yer yaprak döken karışık kayın ve meşe ormanları bulunuyor. Alanın en dikkat çekici ağacı ise ismini buradan alan Kazdağı göknarı (Abies nordmanniana equi-trojana). Kaz Dağları’nda günümüze değin 900 civarında bitki taksonu tespit edildi, bu türlerden 32 tanesi endemik, Armeria trojan ve Hypericum kazdaghensis gibi dokuz türün ise dünya üzerinde bilinen tek yaşam alanı Kaz Dağları. Yöre memeli hayvanlar açısından da son derece zengin; ayı, kurt ve karaca gibi büyük memeli türleri yaşıyor; 15-20 sene öncesine kadar vaşak ve çizgili sırtlan da bulunuyordu ama artık bu türlerin izine rastlanmıyor. Alanda kaya kartalı, puhu, yılan kartalı, Anadolu sıvacı ve gökdoğan gibi kuş türleri ürüyor, 13 farklı kuş türü buraya önemli kuş ve doğa alanı statüleri kazandırıyor.
 
Zeytincilik, küçükbaş hayvancılık ve ormancılık faaliyetleri ana geçim kaynakları. Yaylacılık faaliyetlerinin devam ettiği Kaz Dağları’nın köylerinde geleneksel hayat tarzı sürüyor. Yöre turizm açısından son derece hareketli, özellikle yaz aylarında Sarıkız Şenlikleri’ne çok sayıda ziyaretçi geliyor.

Alan kültürel açıdan da son derece zengin. Türkmen ve Yörük köylerinin bulunduğu Kaz Dağları, antik dönemdeki ününü günümüzde de devam ettiriyor. Sarıkız, Hasan Boğuldu gibi birçok efsanenin anlatılageldiği yöre, doğaya uyumlu kırsal yaşamın sürdüğü örnek yerler arasında.

Kaz Dağları son yıllarda baraj, termik santral ve maden şirketlerinin tehdidi altında. Çanakkale-Çan Akışkan Yataklı Termik Santralı’nın ÇED raporu onaylandı ancak Danıştay “ÇED raporu olumlu belgesinin iptali kararı” verdi. Ama santral inşaatı bitmiş ve deneme üretimine başlamış durumda. Günümüzde birçok madencilik firması, önemli doğa alanının muhtelif yerlerinde maden arama ve işletme ruhsatı başvurusunda bulunmakta. Ayrıca alanın güney kısmına Zeytinli Barajı’nın yapımı planlanıyor. İnşaatı biten ve su tutan Havran Barajı ne yazık ki binlerce yarasayı yok etti. Doğaseverlerin ise koruma girişimleri devam ediyor. Bu kapsamda “Kaz Dağları’na Sadakat” isimli bir gezi ile madencilik girişimlerine karşı halkın ilgisi çekilmeye çalışıldı.

Kaz Dağları Milli Parkı, ziyaretçilerine benzersiz doğal değerler sunuyor. Yörenin kültürel özelliklerini tanımak için Tahtakuşlar köyündeki etnografya müzesi de ziyaret edilebilir.